uyanık geçinen bazı din-kafaların kelime oyunlarından medet umarak giriştikleri pişkin oyunların iç yüzü. mekanizma özünde basittir: bunların kutsadıkları köhne masal kitaplarında "allah her şeyi bir nedenle yarattı" tadındaki söylem malumdur. yüzlerce ve binlerce yıl "vardır bir hikmeti" tevekkülü ile taptıkları bu fanteziye göre bize çok saçma gelen bir ton hadisenin nedeni, gereği, vs. ancak bunları "yoktan var eden" bir güç tarafından bilinebilir, biz ancak bir yere kadar anlayabiliriz, gerisinde bize kısaca bok yemek düşer. yani bu "nedensellik" ne biçim bir kavramdır denirse, dini olarak alınacak yanıt "biz bilmeyiz"e gelip tıkanmaya mahkumdur. ve sırf bu "nedenle" ilk başlarda (işgalci emeviler değil, imparatorlukçu abbasiler devrinde) islam medeniyetinin matematik, astronomi, kimya, tıp ve diğer çabaları daha sonraları devamını getirememiş ve bir matbaa küskünlüğü bahanesiyle karaya oturmuştur. çünkü beş yüz sene evvel yol ayrımına gelindiği vakit, islam coğrafyaları dine yapışmayı "neden" sorusunu kovalamaya tercih etmişlerdir. yazık belki, ama tarihsel misyonları ve kapasiteleri o kadarmış...
fiziki nedensellik ilkesi ise eski yunan medeniyetinde, eski hint, japon medeniyetlerinde de ufaktan ufaktan esamesi okunmuş (ki bunlardan o eski islam medeniyetinin de yeterince haberi vardı), ancak gerçek kimliğini -ki bugünün modern biliminin temelidir- batı'nın aydınlanma devriminden sonra almaya başlamıştır. bu inanç-dışı nedensellik körpe zamanlarında oldukça basit bir mekanik anlayışa dayanmaktaydı; nihayetinde daha atom bilmiyorlar, dna nedir, galaksi dedikleri evren zaten. daha sonra evrenin giderek karmaşıklaşmaya mahkum termodinamik kanunlarla evrildiği ortaya çıkmaya başladı, formüller derinleşti, neden-sonuç ilişki rejim haritaları ortaya çıkmaya başladı. şeylerin fantastik, gizemli veya hikmetinden sual olunmayacak güçler tarafından oldukları halleriyle değil; ama sürekli birbiri ile ilişki halinde olan etkileşimler ile devinen bir ortamda var olduğu ve "geçici" dengelerin her daim kurulup bozulduğu "önceden saptanamayacak kadar karmaşıklaşan" bir evrende yaşadığımız kendisini ispatlamaya başladı.
ve din-kafalar bu bilgilerle baş edememekten ürkmeye başladı; ürktükçe hırçınlaştı, hırçınlaştıkça kavramları çarpıtmaya ve dahi saldırganlaşmaya, bile bile yalan söylemeye kendilerini adadı, ve bu adayış sonucu tıpkı nedensellik hikayesinde olduğu gibi rezil bir komedinin malzemesi olmaya mahkum kılındı. allahları tarihsel taksiratlarını affeder artık, selametle...