polisiye romanlar ya da diğer adıyla dedektif romanları neden romandır da hikaye değildir? bu eserde bunun nedenini çok açık görebiliyorsunuz. polisiye romanlar çok karakterli veya kahramanlı kurgulardır. onun da ötesinde, romanda yer alan tüm kahramanların karakter özellikleri ayrıntıları ile verilmelidir ki okuyucu karakter tahlilleri yapabilsin. dolayısı ile iş uzar da gider. sonuçta ortaya çıkan eser, bir hikayenin çerçevesini ve kapasitesini çok çok aşar.
kanlı çamur'da yazarımız, zekice bir yol izlemiş ve karakterleri bir ön bölümde kısaca tanımlayarak, hikaye içerisinde bunun için kendisine ortam yaratma derdinden kurtulduğu gibi tanıtım sürelerini de minimumda tutarak dar bir alana sığışmaya çalışmış. yine de görüldüğü gibi bu sayının en uzun hikayesi olmuş çünkü aslında hikaye formatına sokulmaya çalışılmış bir roman bu.
ben, bu eseri çok başarılı buldum. uzun olmasına rağmen hiç sıkmayan bir anlatımı var ki normalde, polisiye romanların özellikle gelişme bölümleri, geçmiş-bugün ve kahramanlar arası bağların kurulduğu sıkıcı bölümlerdir.
polisiye eserler yazmak, öyle! her babayiğidin harcı bir iş değildir. zaten işin özü, olaylar ve kişiler arasındaki mantık kurgularına dayanır. dolayısı ile eser içerisindeki mantıksız ya da gerçeğe aykırı durumlar çok sırıtır. dikkatli bir okuyucu, böyle bir hatayı bulduğu anda; ya okumaktan vaz geçer, ya da yazarın başka hatası olup-olmadığını tespit için tabiri caizse 'gırgırına' okumaya devam eder.
polisiye eserlerde okuyucu, gerçekleşen bir çok olay arasında irtibatlar kurarak, katilin/katillerin kim/kimler olduğunu bulmaya zorlanır. ancak yazarın beklentisi, okuyucunun katili bulması değil bulamaması yönündedir. yazara göre en iyi okuyucu yazdığı eseri bitirdiğinde
- vay be!
diyen okuyucudur. onlar da böyle tatmin oluyorlar, ne yapacaksınız!
sonuç olarak;
- mantık kurgularında hata yok ki gerçekten zor ve tehlikeli iştir.
- uzun olmasına rağmen okuyucuyu sıkmayan yalın ve temiz bir dile sahip,
- hikayeleştirilmiş bir roman denenmiş, başarısız mı? bence değil.