evliya çelebi

entry83 galeri
    45.
  1. istanbulun fethinide içinde bulunduran eserin sahibi eşine çok az rastlanan bir gezgin.
    evliya çelebinin seyahatnamesinde istanbulun fethi ile ilgili şöyle bir bölümde mevcut,
    Sarayburnu tarafından baştan aşağı silâh ve savaş aletleri ile donatılmış on parça patrona ve kalyonun haçlı yelkenlerini
    açarak geldikleri görüldü. Meğer istanbul Kralı Kostantin, Fransa Kralının kızı ile nişanlı imiş. Fransa Kralı da kızının
    geleceği için bir donanma hazırlamış. Altü yüz parça gemi ile Arabistan kıyılarını yağma ettirmiş. O yıl Akka, Sayda, Beyrut, Şairi, Trablus, Gazze ve Remle'ye varıncaya kadar, bütün bu yerleri zapt etmişti. Sonra bütün bu mal ve esirlere karşılık, Kostantin'e bağlılığını göstermek için, kızını ve çeşitli mallarla doldurduğu on parça kalyon ve on parça kadırgayı istanbul'a göndermişti. Bu gemiler Akdeniz boğazına geldiklerinde, buralara Türklerin kaleler yapmış olduğunu gördüler.
    Kâfirler hemen hile yapıp, tüylü giysilerini değiştirdiler. Sert bir lodos rüzgârı eserken, beş parça boş gemiyi ileri sürdüler. Boğazın iM yarandaki kalelerden yapılan top atişlarıyla, bu boş gemiler batirıldı. Bunların ardından yirmi parça silâhlı gemi hemen boğazdan içeri girdi. Kalelerden tekrar top doldurulup ateşe hazır duruma
    getirilinceye kadar iki saat geçmişti. Bu süre içinde de gemiler yirmi mil kadar yol almışlardı. Bu gemiler Sarayburnu
    önlerinde demirlediler. Gemilerden gelen davul ve çalgı sesleri göklere yükseliyordu. Beri taraftan hemen, Okmeydanı'ndan iki yüz parça irili ufaklı Osmanlı gemisi harekete geçip bu gemileri sardı. Kâfirler "Bunlar bizi karşılamaya geldiler, yardıma kavuştuk!" diyerek durumlarını hiç bozmadılar. Ama bir de gördüler gelenler "Allah Allah" diye bağırarak gemilerindeki kâfirleri yakalayıp bağlamaya başlıyorlar, mal ve eşyaları yağma ediyorlar. O zaman durumu anlayıp,"Ne yaparsınız, ne söylersiniz?" dediler. Müslümanlar da "Paralamazız, bütün alırız." diye cevap verdiler. Kâfirler, gelenlerin Türk askeri olduğunu anladılar. Osmanlı askerleri yabancıların gemilerine bir taun hastalığı gibi girmişlerdi. Kâfirlerin silâha el atacak halleri kalmamıştı. Limana girdiklerinde şenlik yapmak için bütün top ve tüfeklerini atmışlardı. Çaresiz kaldıklarında "Zançe Türko" diyerek hepsi yakalandılar.
    Kaledeki kâfirler bu durumu gördüklerinde, "Yardıma gelenler
    de bu yüzden öldü." deyip saç ve sakallarınıı yolarak Sarayburnu'nda, Kurşunlu Mahzende ve Kız Kulesindeki toplarını
    ateşlediler. Ama karadan Umanın iç tarafına inmiş olan gemilere
    ne fayda! Kâfirler ise boğazlardan gelen gemiler için bu boğazlan toplarla donatmışlardı. Kâfirlerin gözleri önünde on kalyonu ve direklerindeki haçlı bayraklarını alaşağı eden Müslümanlar, bu gemileri yedeklerine alarak, "Allah Allah" sesleri ile gene onların gözleri önünde Galata ve Haliç üzerinden geçirerek Tersane bahçesi önünde demirlediler. Bu arada birkaç kez top ve tüfek atışı ile kâfirlerin ödlerini patlattılar. Müslümanlar ise taze kuvvet bulmuş oldular.
    Serdengeçtiler hemen gemilerden çıkıp, Tersane bahçesinde bulunan Fatih ve Ak Şemseddin'e müjdeye koştular. O an Ak
    Şemseddin hazretleri şöyle söyledi:
    - Sultanım, Beyim! Siz Manisa'da şehzade iken, Mısır Handelerinden Akka, Sayda ve Beyrut kalelerini düşmanların ele geçirdiklerini haber aldığınızda, "Bu kadar Müslüman, çocuk ve kadın esir oldu." diye ağlamıştinız. Ben de "Beyim! istanbul'u fethedeceğiniz gün, yağma edilen Akka'dan gelmiş akide ve pişmiş helva yersiniz." diyerek sizi teselli etmiş ve istanbul'un fethim müjdelemiştim. Yine o günlerde "Savaş yap, Müslüman gazilere kadı ol, her şeye kanaat edip razı ol." demiştim. işte o pişmiş helvanın meyvesi geldi göründü. inşallah ellinci günde kalenin de fethi gerçekleşecektir.
    Müslüman gaziler gemilerde ganimet mallan olan, üç bin kese Takyanus florisini, bin külçe halis altını, bin kese beyaz gümüşü, yirmi gemideki sekiz bin esiri, yirmi kaptan ve bol miktarda savaş aletini bir deftere kayıt ettiler. Daha sonra ise Allah emaneti olarak Sultan Mehmet'e verdiler ve sonra yine savaşa başladılar. Fatih Sultan Mehmet de, bu ganimet mallarını Ak Şemseddin'e teslim ederek, şehrin teslim alınması için çalışmalara koyuldu.
    Nihayet ellinci gün oldu. Kale içinden kıyamet kopuyormuşçasına feryat figan sesleri geliyordu. Bütün herkes kıymetli eşyalanyla burç ve surlar üzerine çıkıp beyaz bayraklar dikti ve
    şöyle dedi: "El aman ey Osmanoğulları'nın en seçkini!"
    Bu biçimde kaleyi şartlı olarak teslim etmeyi kabul ettiler. Şehir halkı bir gün müddet istedi, her biri deniz ve kara yolu ile
    bir tarafa gitti. Kaleyi aman ile verdiler. Deniz gibi islâm askeri "Allah Allah" diyerek istanbul şehrinin üç tarafından yürüyüşe geçip ganimet malı almaya başlayınca, Koca Ebu'l Feth, kavuğu
    ve ayağında mavi çizmeleri ile kısrağara binip elindeki Muhammed kılıcını kaldırarak şöyle dedi:
    - Gaziler, Allah'a şükür Kostantiniyye'nin fatihi oldunuz.
    Sonra silâhlı yetmiş-seksen bin askerle Kostantin sarayına vardı. Burayı ele geçireceği sırada, sarayda binlerce askerin toplanmış olduğunu gördü. Büyük bir çarpışma oldu. Sonra saray ele geçirildi. Çarpışma sırasında kral öldürülmüştü. Cesedini diğer Rumlar Sulu Manasür'da lahde koydular. Krahlın sarayında o kadar mal ve hazine ele geçirildi ki, hesabını Allah bilir. Dokuzuncu defa olarak istanbul'u geliştiren Kral Kostantin idi. Sonunda Osmanoğullarına veren de yine tekfur Kostantin oldu. Fatih, iki rekât şükür namazı kılmak için Ayasofya kilisesine girmek istedi. Ama Ayasofya'nın dört tarafinda oturan rahipler kiliseye kapanmış; damlardan, pencerelerden ve kulelerden islâm askerlerinin üzerine kızgın yağ ve katran yağdırmaktaydılar.
    Fatih, hemen, Ayasofya'nın çevresini sardırdı. Üç gün üç gece çarpışıldıktan sonra, elli üçüncü günde Ayasofya, Müslüman Türkler tarafından ele geçirildi. Önce Sultan Mehmet, Ayasofya'nın içine girdi. En önde Hazreti Peygamber'in sancağı vardı, mihraba dikti. Ezan okundu. Fatih hazretleri, bir ok çekerek,
    "Alametim olsun" diyerek Ayasofya'nın kubbesinin tam ortasına attı. Bu okun yeri halen görülmektedir.
    2 ...