söykü dergisi sayı 4 çamur

entry49 galeri video1
    15.
  1. irtikap çiçeği - bandini

    bu sayının bana göre şüphesiz açık ara en iyi hikayesi budur. diğer değerlendirme yapan arkadaşları tenzih ederim ancak bu hikayede başından beri bir şeyler sezip, biraz araştırmadan (yazarla da birkaç görüşmeden) sonra da büyük resmi görmeye başladım. (allah'tan kosinski okumuş bir adamım yoksa jeton gene düşmeyecekti)

    öncelikle bandini arkadaşın şu tespitini size sunmak isterim: (#14750403)

    bu tespitine sadık bir yazar olduğunu irtikap çiçeği'nde bariz bir şekilde gördüm. görünce de bir oy daha verdim kendisine. yazmanın en belirgin dinamiklerini görmüş bir arkadaş öncelikle bandini eklemeden geçemeyeceğim. bir öykünün en güçlü silahlarından birisidir "keskin olma" okuyucuyu can evinden vurma adına. bu noktada sanırsam küfürlü dialoglar -eleştiren arkadaşlar için özellikle- yerli yerine oturacaktır, nedenleriyle birlikte. küfür, argo, sarkazm, bunlar bir öykü ya da romanın türü ile paralel olarak çok önemli unsurlardır. türü ile paralel olarak yalnız, buraya dikkat.

    hikayedeki karakterin "asıl anlatılmak istenene" girerken ki yaşadıkları bu hikayenin özüne cuk oturmuş. sevgilisiyle kavga etmiş ve sonrasında parkta yatan bir adam. iki gün boyunca evden uzak olmak. berduşça, garipçe. hikayenin garipliğine, bir bağımsız sinema filmi edasına gerçekten çok yakışmış bir serserilikte. bu karaktere lsd içirip hikaye devam ettirilseydi aynı iyi etkiyi yaratırdı emin olabilirsiniz. nitekim benim aklımdan hikayeyi okurken geçmedi değil, işin içinde bir uyuşturucu mevzusu mu var sorusu. haliyle karakterimiz bizi daha baştan garip birtakım olaylar zincirine hazırlıyor. böyle bir uç konu için böyle bir uç giriş yapmak da bu işin ne kadar iyi bilindiğine dair kanıttır.

    çamur teması (sonradan düşen jeton sağolsun) birçok yerde hikayenin tarzına devşirilirek işlenmiş. nitekim yazıdaki çamur karşımıza mecaz anlamlarıyla çıkıyor: kirlenmişlik.

    -en açık olanı çocukların koşuşturmasında karşımıza çıkan çamur. (ki böylesi bir öyküde yer almaması gereken sadelikte bir kısım. yine de yazarın belirli kaynaklara gönderme yaptığını sonradan düşme jeton ile anlıyoruz)

    -bir diğer kirlenmişlik, asıl karakterin karşısına çıkan o dört misafir karakterin cinselliği sembolize edercesine -yazarın tabiriyle de "ne sikim iş bu, ne yapıyorsunuz"- hareketlerde bulunması kısmında karşımıza çıkıyor.

    tam bu noktada sonradan yakaladığım bir tutarsızlıktan bahsetmek istiyorum. tutasızlığı bir eleştiri olarak kabul edip ele alın;

    -sevgilisiyle kavga eden bir adam
    -girdiği markette kendisine göt oğlanı gibi davranan bir adama küfürler yağdıran bir adam (markette göt oğlanı gibi davranan adam da toplumun kirlenmişliğine dair bir işaret olabilir. siz böyle görün. en azından ben öyle gördüm)

    ve hemen sonrasında gördüğü dört insanın bir ritüeli resmetmesini kafasında canlandıramayacak kadar saf, "kirlenmemiş bir adam" çıkıyor karşımıza. okuyucu o anda o sahneyi cinsellik olarak resmedebilecekse, karakterin bunu anlamaması, ta başından bize sunulan o "serseri kişiliğe" pek uymuyor gibi. ve bu sahnedeki "kirliliğin" kadın karakter olan üçüncü kişi tarafından asıl karakterin gözüne üflenen toz ile ancak belirtilmesi de okuyucunun gözüne sokma gibi geldi daha çok. karakter ilk önce gördüklerinin pis bir işe dayandırıldığını anlamıyor, ancak öyle ya da böyle kirleniyor, bir tutam zift gibi toz ile.

    bu dört karakterle tanışma sahnesinin öncesine bakacak olursak yine bir alt metin ile karşı karşıyayız. asıl karakter karanlık bir pasaja giriyor (karanlık yol, karanlık taraf, ya da dante nin vurguladığı gibi karanlık orman) ve sarmal merdivenlerden (yine kat kavramı, sarmal, kat kat) aşağıya düşüyor (dibe gidiş, az sonra kirli bir sahne görecek adamın dibe sürüklenişi). gözlerini açtığında gördüğü mizansen ise yine düşündürücü. bu dört karakterin garip halleri, tipleri yine öykünün uçuk yönüne bir gönderme. neden dört adam gibi adam değil de birisinin saçlarının rengarenk olması veya diğerinin afro olması? veya bir diğerinin domuz gibi gösterilmesi. çünkü öykü başından beri uçuk. en uçuk kısımlardan bir diğeri asıl karakterin parkta uyandıktan sonra konuştuğunda hiçbir tepki vermeyen banktaki adamla geçen dialoglar. anlamsızlığın ortasına düşürmüş yazar karakteri resmen. anlam veremediği bir dünyada iletişime geçme çabası. alamadığı cevaplar, kibarlığa karşılık verilen kabalık...

    yazar öykünün climax i diyebileceğim bu dörtlü ile asıl karakter arasında geçen kısımları bitirirken de yine çok tiyatral bir hareket sergiliyor. göze giren bir tozdan sonra başka bir mekanda uyanan bir karakter, adeta bir filmde sahne geçişi gibi canlanıyor kafamda.

    asıl karakter uyandığında yazar yerinde durmuyor, kirlenmişliği çok daha cesurca ele alıp, tanrı'ya kadar götürebiliyor. kötülüğü tanrı'nın içindekiyle bir denge unsuru olarak ele alıyor ve çok keskin bir eleştiri getiriyor. öyle ki biraz önce kötü kentten (kirlenmiş kent, çamurlaşmış kent) geçmiş bir adamın kirlenmişliği, tanrı'nın kirlenmişliği olasılığına dahi ağır basıyor ve o an kafasındaki o tanrı profili anlamını kaybediyor, önemini yitiriyor.

    az sonrasında da üzerine kirli bir tişört geçirip (kirliliğe olan aşinalığımız bu tişörtle simgeleniyor belki de) yerdeki su birikintisinden gümüş renkli iç açıcı bulutları gören asıl karakter ile yazar, okuyucuya yine kirlenmişlik ve temizlik, iyilik ve kötülük arasındaki o çizgiyi hatırlatıyor. kirli su içinden temizi görmek ya da temiz gibi görünen bir şeyden kötülüğü çekip alabilmek...

    öykünün, hak ettiği yere koymak haddime olmasa da, olması gerektiği yere girdiğini görmek amaçlı bu yorumları getirme zorunluluğu hissettim. ilk başta ana temayı anlayamayanlar için de yardımcı olabilmişimdir umarım. bandini arkadaşı tekrar tebrik ediyor diğer çalışmalarda da elini emeğini esirgememesini temenni ediyorum.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük