oruç tutmak bi süre aç kalıp sonra yemek yemekten ibaret olmamasıdır.
iftar açıldığında yemek yerken duyduğum haz bana çok şey düşündürürdü. kuruntularım, dertlerim, sahip olduğum ya da olmak istediğim şeyler... olmak istediğim kişiler... o an hepsi birer hiçti. gözümde sadece içtiğim su vardı her yudumda yeniden doğmuş gibi hissettiğim. o an aslında kendimle ne kadar boş yere övündüğümü, ne kadar kibirli olduğumu fark ederdim. kendimle ilgili gurur duyduğum şeylerin ne kadar önemsiz olduğunu... o önümdeki su ve yemek olmadan tam anlamıyla bir hiç olduğumu... her şeyi yapabilirdim. elimden her şey gelirdi. ama onlar olmadan hiçbirini beceremezdim, hiçbirinin bir anlamı yoktu. acizdim işte. bu o kadar barizdi ki...
orucun mideye faydası dokunduğu düşüncesi bana pek bir şey ifade etmiyor. asıl faydası ruha. allah belki de böbürlenmeyelim diye, yükseyen egolarımıza bir dur diyelim diye bunu emretmiştir kim bilir?
son olarak, inanç gerçekten mantıkla açıklanamayacak bir şeydir. o içinizde varsa vardır. yoksa da yoktur. birbirine bir şeyler kanıtlamaya çalışmanın pek de bir önemi yoktur.