Uçan bir kusu hic bu kadar yakindan gormemisti...'Kanat cirpislari ne kadar estetik,ne kadar dogal' ...
RÜzgar hiç bu kadar deniz kokmamıştı burnuna ve saclarini bu kadar karistirmamisti bir vuruşta..
Bulutlar daha yakın şimdi..bedeni daha hafif ;ruhu ise arkasında kalmış sanki..önünde masmavi bir kucak, kollarini açmış mutluluklar dilemekte.
Ayakkabilarinin bagciklari çözülmüş...
Bedeni tüy kadar hafif ve kuşlar geçiyor önünden..
Arkasini donuyor ve bu hic zor olmadi..Arkasindaki gökyüzü ne kadar da büyülü ve büyükmüş; bulutlar ise ufacık..Güneş parlak ve güçlü,herseye doğal rengini tattıracak tepeliğinde ..
ve tekrar dönüyor önünü gerçeğe..
Gözünü kapıyor mutluluğa...derin bi nefes çekiyor, üstüne bir nefes daha.Ve acIyor gÖzlerini deniz denen koca mavilige , 5-10 metre ancak kalmis amacına..
Son kez bakiyor martıya; gagasında bir parça ekmek ,gözünde bir damla yaş ..işte ancak o an bir pişmanlık çöker içine. ''ama artık cok gec' diye düşünür; 'çok geç' diye mırıldanırken, mutluluk hissinden bir yudum daha alır icine..
Ve kucaklaşır derin mavinin sert yüzüyle..Dışarıyı göremeyecek kadar batmadan hemen önce, asma köprüsünü son defa görür yasadığı şehrin...
Derinlerde bir yerde, bir baligin süslü pullarina verir son nefesini..
son gordugu canli, 3 saniye hatirlayacaktır oysa onu..