hatırlıyorum da eskinden de buna benzer haberler çıkardı, ya da bu ana fikir altında tartışma programları düzenlenirdi, gazetelerde yazılar okurduk, devlet büyüklerimizin demeçleri olurdu. bir krizin eşiğinde olunan her dönemde buna benzer cümleler yüzlerce varyasyonla insanların gözüne sokulurdu. zaten tedirgin olan halk, böyle bir demeci okuduğunda ya da duyduğunda az da olsa bir ferahlama hisseder, ülkeyi yönetenlere taptaze bir güven duygusu hissetmeye başlardı.
şimdi yine aynı durum söz konusu. ama tek bir farkla. eskiden bu tür demeçler verilirken sayısal verilerden olabildiğince kaçınılırdı. söylediklerinin gerçeklikten ne kadar uzak olduğunun bir kanıtıydı çünkü o rakamlar. somut belgelerdi. ama bu dönemde, yalancının mumunu söndürecek o sayısal verilerde yalanın bir parçası halinde sunuluyor önümüze. bu verileri hazırlayan kurumlar halk için çalışıyorken, artık yönetim için çalışır hale geldiler. tüm veriler, verilen demeçlerin birer soyut destekçisi halini aldı.
içinde yaşadığı ülkeyi ve en basiti kendini tanıyan bireylerin söyleyebildikleri ise hiçbir gerçekliğe dayanmayan "desteksiz atanlar" safında kendine yer buldu;
her beş kişiden birinin kredi borçlusu olması, ülke dış borç açığının beş yüz milyar dolarları aşması, işsizliğin yüzde on beşlerin üzerinde olması, kpss'ye giren kişi sayısının öss'ye giren kişi sayısına her geçen yıl daha da yaklaşması ülkenin büyüdüğünün göstergesi ise, sıkıntıda olan bir ülkede yaşamak, büyümekte olan bir ülkede yaşamaktan daha tercih edilesi bir durum haline gelmiştir dersek o kadar da desteksiz atmamış oluruz sanırım..