Artık tüketecek bir şey kalmamıştı. Dolapta rakı bitmişti. Uyuyabileceğim kadar sarhoş değildim henüz. Rakıya yetecek param da yoktu. Ayağımı çarptığım masanın anasını seke seke sikip, devrilen sürahinin amına koyuyordum.
Çirkindim. Yalnızca içki içersem yakışıklı olduğumu biliyordum. Masamda aynalar bulunduruyordum. Kadınlardan korkuyordum. Eleninin bacak arası hoşuma gidiyordu, o ıslak ve daracık koridorda gidip gelmeyi seviyordum ama eleninin kafasının içinde çıkrık gibi işleyen şeytanlardan ürküyordum. içimdeki boşluğu doldur dedikçe beceriyordum onu.
Dünyanın haline üzülmüyordum. Aslında hiçbir şeye üzülmüyordum. Babamla tanışmamıştım. Yaşamasını sağlayan bir et parçası ihanet etmişti ona, yolda bırakmıştı. O dünyanın haline üzülürmüş, çok içermiş. Karaçalılar arasından gölgeler toplarmış. Ben çok çocuktum öldüğünde.
Hiç dostum yoktu. ihtiyaç duymuyordum . Kimi sokak çocukları ve şarapçılar tanıyordu beni. Onları içki almaya gönderiyordum, yetiyordu. içip içip taş yataklara devriliyordum. Çok rüya görüyordum, sesleri bastıramıyordum. En çok da karımı görüyordum. Bazen bir terazinin bir kefesinde o, bir kefesinde ben oluyordum. Eşitlenmiyorduk. Bunun için çok çabalıyordum. Ağırlığım yetmiyordu. Hizalayamıyordum kendimi ona. Öldüğü günü görüyordum rüyamda.
Cenazesine çok az kişi gelmişti. Bir tabutu taşıyabilecek kadar insan. Babası onu reddetmişti. Hiç sevmemişti onu. Oysa çok güzel gülerdi. Hava çok soğuktu. imamın götü donuyordu. Hızlıca okudu duaları. El açacak vakit bulamamıştım.
Herkes gitmişti. imam muhtemelen camiye girip bir çay içiyordu. Bir tabut dolusu insan sıcak odalara girip, ne nursuz kadınmış diyorlardı karımın ardından. Ben mezarın başında duruyordum. Sadece duruyordum. O toprağın altında nefes alamıyordu, ben üstünde. O gün çok yağmur yağmıştı.
Zaman iyileştirmez insanı. Kendini onarır en fazla. içime o gün bir düğüm attım çözülmedi.
Bir fotoğrafa bakıyorum. Ne çok konuşmuşuz. Fotoğraf ne çok konuşmuş.
Fotoğrafları duvardan indiriyorum. Gaz kokusunu iyice hissetmeye başladım. Bir yolculuğa çıkacağım az sonra. En sevdiğim kıyafetlerimi giydim. Evi temizledim. Tanrı var olsaydı keşke, o zaman her şey daha güzel olurdu. Bu kadarına izin vermezdi.
Hikayemi onsekiz yaşından küçükler ebeveynleri eşliğinde okusun. Masamdan aynalar kaldırılsın. Yarısına kadar içtiğim biramı da mezarıma dökün. Rakıya param yetmemişti, affedin. Mutlu aşıklar tükürsün peşimden.