1914 bilindiği gibi dünya savaşının başladığı yıldır, ancak 1914'ten önce balkan savaşları yaşanmış bu savaşlardan sonra belli bir sisteme ve anlaşmaya bağlı olmasa da nüfus değişimi yaşanmıştır, bunu rumlar için doğru olacaktır. öte yandan avrupa'nın fransa aracılığıyla ortadoğu'ya giriş yaptığı lübnan'da ve bu bölgeye yakın olan suriye'ye tacir olan ermenilerle fransızlar baştan iyi ilişkiler kurmuş ve ticarette daha da etkin olmalarından mütevellit bu bölgeye göçleri dikkat çekici şekilde artmıştır. aynı şekilde osmanlı'nın zayıfladığı rusya'nın güçlendiği dönemlerden itibaren kafkaslar ve doğuda daha etkin bir siyaset izlemek adına ermeniler'den sıkça yararlanılmış bunun bir tezahürü olarak da rusya'ya göçler artmıştır nitekim rus çarı nikola'nın 1914(?)'de yayınladığı bildirinin sonunda yer alan, "ermeniler, türkler'e karşı silahlanın!" (kaynak için bkz: bülent bakar, ermeni tehciri) cümlesi rusya'nın ermeniler üstünde ne derecede etkili olduğunu açıkça göstermektedir. bunlar tarihsel gerçeklikler. şimdi bir başka durum var ki o da şudur, savaş esnasında -ki sözünü ettiğimiz savaş bilinen dünyanın topyekûn giriştiği bir savaşıdır- nüfus artış grafiği keskin bir şekilde düşer. tanzimat ve islahat fermanlarından sonra gayri müslimlerin de askerlik yapması zorunlu hale geldiğinden savaşın neden olduğu düşüş gayri muslimleri de etkileyecektir. gözden kaçırılmaması ve dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da gayri müslim nüfusun anadolu'nun türkler tarafından yurt yapılmaya başlandığı malazgirt savaşından önce ve sonra hiçbir zaman düzenli olarak artmadığı, aksine düştüğü gerçeğidir. bizans-sasani savaşları, bizans-emevi, bizans-abbasi savaşları her zaman anadolu'da gerçekleşmiştir. anadolu adeta bir savaş haline gelmiştir ve savaşın neden olduğu nüfus kaybı ve düşüşü yukarda tek cümleyle dile getirdim ki herkesin bu konuda hemfikir olduğunu düşünüyorum.
tarihi bir olayı ya da belgeyi yorumlarken öncelik belgenin gerçekliğini tespit etmek elzemdir. sözü edilen belge gerçekse bunun yorumlanması tek taraflı ve bir olaydan hareketle yapılmamalıdır. tarihin tanımında var olan sebep-sonuç ve bunun getirdiği süreklilik dikkate alınarak tüm boyutlarıyla yorumlanmalıdır.