khane ye doust kodjast

entry6 galeri
    4.
  1. bu filminde abbas kiyarüstemi yaşamı yakalamak için bir çocuğun gözünden, yetişkinlerin anlamayı başaramadığı bir dünyayı gösterir. Onun kamerası, sanki yapay/gerçek ikiliğinin sorunlarını gösteren, gerçek gözlerden daha doğru gören sanatsal bir gözdür. Kamerasını gerçekliğin doğasına odaklayan Kiarostami seyirciyi ve yerleşmiş ön yargıları
    sorunsallaştırır.

    Bu sohrab sepehri'nin Suyun Ayak Sesleri şiirinden şu parçayı hatırlatıyor:

    Gözler temizlenmeli, başka bir şekilde görmeliyiz
    Sözcükler yıkanmalı
    Sözcükler tıpkı rüzgar, tıpkı yağmur gibi olmalı

    Ya da şu şiirini:

    Şemsiyeleri bırakmalıyız
    Kendimizi yağmur altında salıvermeliyiz
    yağmurda hatırlananı düşünmeliyiz
    yağmurdaki arkadaşı görmeli
    yazmalı, konuşmalı, zambaklar dikmeliyiz yağmurda.

    --spoiler--
    çocuğa yolu göstermek için liderlik eden, felsefi bakışa sahip olan yaşlı
    bir adamdır. Ancak bunda pek başarılı değildir, yolun yarısında yorgun düşer ve
    Ahmed'i karanlıkta yoluna devam etmesi için gönderir. Sonrakinde ise liderlik
    çocuktadır ve şaşırtıcı olarak, o, bu işi başarır. Sadece yönetmene yol
    göstermekle kalmaz, aynı zamanda ruhani lider gibi de davranır.
    --spoiler--

    Ferzad, Sepehri'nin Adres şiirinde yabancı bir yerdeki şaşırmış bir adama yol gösteren
    çocuktur:

    Şafak vakti atlı sordu: ''Arkadaşın evi nerede''
    Bir an durakladı gökyüzü,
    Yoldan geçen sundu karanlığına kumun
    Dudaklarındaki ışık dalı
    Ve parmağı ile kavağa işaret ederek söyledi:

    Ağaca varmadan
    Tanrı düşünden daha yeşil bir sokak var,
    Orada, doğruluk kanatları kadar mavidir Aşk,
    erginliğin arkasından çıkan sokak
    gideceksin sonuna dek
    Yalnızlık çiçeğini dönerek
    Çiçeğe iki adım kala
    Yeryüzü efsanelerinin ebedi fıskıyesi önünde,
    Saydam bir korku saracak tenini.
    Bir hışırtı duyacaksın,
    Bir çocuk göreceksin
    Samimi bir ortamda:
    Yüksek çınardaki ışık yuvasından civciv alıyor
    Ona sor: "Arkadaşın evi nerede?"

    --spoiler--
    bu güzel filmden geriye sorular kalır, ferzad neden arkadaşının kapısının (tahta kapı) önüne kadar geldiği halde vazgeçti defterini vermekten. ışıkları kapalı olduğundan mı? yoksa arkadaşının ödevini yetiştiremeyeceğini düşünüp kendisi mi yapmaya karar verdi o an?

    yine yanlış kapıda olduğunu düşünerek vazgeçti çabalamaktan, peki dedemizden neden sakladı bu durumu, kendisini daha çok oyalayabileceğini mi düşündü ?

    babanın eve geç kaldığı için ferzad'a verdiği ceza neydi?

    son sahnelerden birinde kuvvetli rüzgarın açtığı kapıdan bahçeyi izliyoruz, daha yeni yıkanmış çarşaflar yerlerde sürünüyor, acaba yönetmen bembeyaz olan masumiyetlerimizin bir rüzgarla kaybedebileceğimiz kadar kırılgan olduğunu mu vurguladı ?

    yaşlı marangozumuzun merak ettiği sorunun cevabı ise, işlemeli güzel ahşap kapıları ve pencereleri tahran müzesine sergilenmek amacıyla satılmaktaydı. ama tabi kendisinin hiçbir çıkarı olmamakta bu sessiz kültür göçünden.

    ferzad'ın dedesinin arkadaşıyla sohbeti ise mizahın dokunaklı kullanımına harika bir örnekti. anlattığı kötek ve harçlık olayının komikliği arkadaşının ''ya çocuk herşeyi kusursuz yaparsa'' sorusuyla daha komik bir hale bürünmektedir.

    o stres dolu defter sayfalarının arasında umudun yeşermesi gibi boy gösteren papatyamız ise abbas'ın yapabileceği en güzel görsel vedaydı belkide. ben de yazıma öyle veda edeyim.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/239721/+

    --spoiler--
    2 ...