annenin, babanın ve kardeşinin değerini daha iyi bir anlarsın uzaktayken. her sabah uyandığında tek başına olman, bir günaydın diyenin, diyeceğinin olmaması daha güne başlarken 1-0 geriye düşmektir. hani ağlamaklı olursun ya da sessizce ağlamaya başlarsın da boğazın düğümlenir, yutkunmakta zorluk çekersin ya... işte her sabah bunu yaşarsın aileden uzakta ve yalnızsan. geçmişini sorgularsın sürekli. ailene, hayata karşı yaptığın hatalar hep beyninde dolaşır. üzülürsün. kimseye anlatamazsın. çünkü yalnızsın. bazı günler moral bozukluğunu belli etmemek için hiç aramazsın onları. ama onlar seni arar mutlaka. yalan söylersin. iyiyim dersin. içindeki tüm özlemi bastırıp sorun yok dersin. ve mümkün olduğunca kısa tutarsın görüşmeyi. onların sesini ne kadar fazla duyarsan o kadar fazla üzülürsün. yanlarında olmak istersin. tatillerde yanlarına gittiğinde de mutlu görünmeye çalışırsın. dönüş zamanını aklından atamadan sahte gülümsemeler ile kandırırsın yine kendini. dönüş gününün gecesi uyumak istemezsin. uyuyunca zaman hızla geçecek ve uyandığın gün gideceksin. uykuyla savaşı kaybettiğinde artık çok geçtir. ama bilinçaltın çok uyutmaz seni. sabahın ilk saatlerinde ayağa kaldırır. niye erken kalktın sorusunu alışkanlık olmuş diyerek geçiştirirsin. oysa alışkanlık yaratan tek şey mutsuzluktur bünyende. yalnızlığın verdiği mutsuzluk. ailenden ayrı yaşadığın her gün onları daha çok özlersin. ve en kötüsü de bu özlemini kimseye söyleyemezsin. çünkü fark etmişsindir ki günümüz insanlarının hemen hiçbiri mutsuz insan istememektedir etrafında. ne her şeyi rahatça anlatabileceğin bir dostun vardır ne de tüm özlemini sana unutturacak bir sevgilin. yalnızlığın sularında çaresizce çırpınır durursun. her çırpınışında ailene olan özlemin artar.
ve anlarsın ki aslında ailen her şeyindir ama sen hiçbir şeysindir. çünkü onlara layık bir konumuna ulaşamamışsındır.