adalet

entry560 galeri video4
    103.
  1. konu insan ihtiyaçları oldukça hiç bir şekilde söz konusu edilemeyecek uğraşı alanı.

    diyelim ki, dünya üstündeki herkese günde 2 ekmek dağıtılıyor. ilk bakışta muhakkak bu adaletli bir düzen gibi görünmekte. fakat, iki ekmekle doyana da doymayana da iki ekmek verildiği durumda üstten inme bir adaletin geçersizliği anlaşılıyor. velev ki herkese doyduğu kadar ekmek verilirse de bu sefer, ücret eşitsizliği ortaya çıkmakta. başka bir yönden bakalım, herkese beş ekmek alabileceği para dağıtılsın her gün. bu da adaletli görünüyor ve herkesin doyacağı garantileniyor. fakat burada da ortaya bir ekmekle doyanın üç ekmekle doyana göre daha fazla arzusuna göre hareket edeceği görülmekte.

    bu örneği biraz açalım: örnekte ekmek, insan ihtiyaçlarının tümünü temsil ediyor. örneğim ikinci kısmındaki " arzusuna göre hareket etmek " sözü bu noktadan hareketle anlaşılabilir.

    bir de üst yönetimin, devletin, otoritenin olmadığı yerde neler olabilir konuşalım. ekmek dağıtılmadığı ve kişisel gönüllülüğe dayalı iş bölümsel üretim olduğu için üretim ücretinden bahsedilemez. herkes kendi bireysel tercihine göre üretime katılır ekmeğini yapar veyahut toplayıcı bir yaşam sürer, en kötü ihtimalle açlıktan ölür ve bu yine kendi tercihleri doğrultusunda gerçekleşir. yani otoritesiz toplumda bireysellik ön plana çıktığında bir çeşit adaletten söz edilebilir. çünkü her şey gönüllülük ve tercihlere göre biçimlenir, böyle bir durumda bireyin kazanımı ancak ve ancak tercihi ve isteği kadardır.

    genel adaletten, yani hani şu yasalara bağlı olanlardan bahsedelim. misal diyelim ki cinayetin cezası yasaya göre öldürülmek. öldürmenin cezası öldürmekse ve öldüren öldürülecekse, öldüreni öldürenin durumu ne olacaktır? alıkoymanın, adam kaçırmanın cezası hapis ise, alıkoyan ve adam kaçıranı hapse atıp onu alıkoyup, kaçıranın cezası ne olacaktır? eğer adam öldürmenin cezası öldürülmekse, öldürenin öldürdüğünün kardeşi, öldüreni öldürürse yasayı mı uygulamış olur yoksa o da bir suçlu mudur?

    bu soruların bir cevabı olmamakla birlikte bunların hepsini insanların başına insanlar tarafından getirilmiştir. kısasa kısas adaleti sağlamadığı gibi, başka hiç bir ceza da adaleti sağlayamayacaktır. yasalar tümden saçma ve bir kesimin idealleri için varolur ve yaşamını sürdürür. suçun adaletini sağlamak kimsenin haddi değildir, çünkü suç için cezalandırmak yeni bir suç oluşturur. bu paradoks içinde insan varolmaya ve güvenli bir ortam özleminde yaşamaya devam eder. bunun yanında suçlara geri dönecek olursak hiç bir suç, hiç bir suçun aynı değildir. herakleitosvari bir tavırla nehir benzetmesi burası içinde geçerlidir. hiç bir suç hiç bir suça emsal oluşturamaz ve hiç bir suç hiç bir suç ile aynı kapsamda değerlendirilemez. maddeler durumları ifade edemez, bireysellik, irade ve düşünce yasa kitaplarınca yadsınır. tüm suçlar otonom makinelerce işleniyormuş gibi ortak maddelerden yargıya varılır. bu da tek başına adaletten bahsedilemeyeceğini destekler niteliktedir.

    bir de işin yetki boyutu var. devlet adlı bir yetki dağıtma kurumu insanlara yetkiler verir. bunun en büyük boyutu yönetmektir. oysa yönetme diye bir şeyin var olması insana hakarettir. hiç kimsenin böyle bir şeye hakkı yoktur ve böyle bir güç hiç bir şey tarafından hiç kimseye verilemez.

    yönetmek isteyenler ilk önce ilahi kuvvetler, sonrasında devlet diye bir şey uydurdu. ilk zamanlarda yönetme yetkisini ilahi güçlerden alıyorlarken insanlar uyanmaya başlayınca devlet diye bir şey öne sürdüler ve onu ilahileştirdiler. ilahileştirilen devletten yetkiler alıp onları insanların iradelerini, özgürlüklerini ve bireliklerini aşağılamak için kullandılar. tam da bu noktada kendi ölçütlerinin dışındakileri, aykırı sesleri, böyle bir saçmalığa isyan bayrağı açanları susturmak için yasayı öne sürdüler ve bu çerçevede insanları yasal adalete inandırdılar. herkesin yasalar önünde eşit olması liberalistlere göre elbet eşitlikti, liberterlere sorsan farklı bir şey söyleyeceklerdi fakat herkesin yasalar önünde eşit olması, herkesin eşit olması anlamına gelmez. mesela geniş imkanlar dahilinde yaşayan biri ekmeğe bir ücret öder ve satın alır. bir başkası ekmeği koşullar dolayısıyla çalar. ( buradaki ekmek de önceki paragraflarda betimlediğim temsil. )
    sonrasında ekmeği çalan yargılanır. oysa iki insan da bulunduğu koşullar dahilinde davranmış ve ihtiyacını karşılamıştır. eşitlikten bahsedeceksek ya ikisi de hapse atılmalı ya ikisi de serbest bırakılmalıdır.

    adalet namına yapılan ne varsa en büyük adaletsizlik örnekleridir. kimse kimse için fermanlar yayamaz, kimse kimse için kararlar alamaz ve yine kimse kimse için yasalar öne süremez. yasayı öne süren de kabullenen de insanlık adına suçludur ve cezaları yasaların kölesi olmaktan fazlası değildir.

    -------------------------- i. s. 1815; küçük bakunin ilk adımlarını atarken, akheramosis
    2 ...