hatırlar mısın baba ünversiteyi bitirdikten sonra rusyada iş buldum demiştim sana. sende sevinmiştin, evden bayağı uzak olacağım içinde bir o kadar üzülmüştün. hani eline 5000 dolar para sıkıştırmıştım firma gönderdi sen de kalsın diye. aslında çalışmaya gitmedim ben, hani hep hayalini kurardım, sen de beni alıkoymak için hep uğraşırdın. '' senin cihadın önce yüreğinde sonra hanendedir evlat, buradaki savaşı kazanmadan müslüman kardeşlerinin dertleriyle dertlenemezsin'' derdin, vazgeçirirdin beni çeçenistana gitmekten.
ben seni dinlemedim, üniversitede bir şekilde o grupla buluştum, kaynaştım. yıllarca ekranlardan dertlerine ağladığım, tabutunu gözyaşlarımda taşıdığım mücahit kardeşlerimle biraraya geldim ve kararımı verdim. okul bitince şehid olmak için savaş meydanlarına çıkacaktım. gittim de. sen beni çalışmaya gitti biliyordun, fırsat buldukça seni arıyordum, ölmeyi beceremedikten sonra özellikle.
tipinin sesini, kurtların ulumasını duymaman için mahzenlerden arıyordum seni. işteyim baba diyordum ya da evde uzanıyorum diyordum. ama sırtımda tüfekle pusu bekliyordum o sıralar. sonra 1 yıl geçti aradan, birgün telsizden dediler ki ailen aramış. döndüm şehre aradım evimi, ocağımı. sen ölmüşsün, baban öldü dediler. benim ateş meydanlarında beceremediğimi sen becerdin babam. sen gittin, ben kaldım.
halbu ki ben gelecektim sana tabutla. gurur duyacaktın şehid oğlunla. üzgünüm baba, bunları yüzüne söyleyemedim ama senin lafını da dinlemedim ben. affet babam, affet.
edit: bahse konu olan kişi öz be öz babam değildir, baba gibi gördüğüm bir yakınımdır.