kendine özgü, hoş bir anlatım tekniği ile kucaklıyor ve hikayenin sahnesine çekiyor sizi başta;
"...
Sizin şiirlerinize yaslandım hayatta. Kendimle yaşadım en büyük kavgalarımı. En çaresiz anlarda, infilak etmeye hazır bir saatli bomba gibi hissettim beni. Bir'i hiç geçmedi: kalabalık oluşum."
ancak, bu denli dokunaklı anlatımların arasında, üstelik yayımlanalı da bunca zaman olmuşken şu tür yazım hataları kalmamalıydı;
"...Zaten kimi kalmıştı ki, herkesi kaybetmeyi seçtiği(nden)* günden* beri? Hiçbir şeyi yoktu, akıp giden sokaktan başka..."
buna karşın çok güzel betimlemeler de yok değil;
"...Bir kadın bütün yaşantısını bir valize sığdırmış, sokağı terkediyordu. Elleri cebinde, eni boyu belirsiz bir ıslık çalıyordu yeni yetme delikanlı, sokak lambasının altında. Karşı binadaki fahişeyi bekliyor olmalıydı. Bir baba sımsıkı tutmuş çocuğunun ellerinden, hızlıca geçiyorlardı bu sapa sokaktan. Çocuğu izledi ihtiyar adam, gözleri dolarak. Ne zaman bir çocuk ölse, bir çocuk gibi küserdi Tanrı'ya!.."
'şairin hayatı öyküye dahil' çok başarılı olabilecekken gösterilen basit özensizlikler nedeniyle vasat kalmış izlenimi veriyor. yirmi besinci kisim çok daha iyilerini çıkarabilecek kapasiteye sahip ki bunu anlamak için de konunun uzmanı olmaya gerek yok zaten.