lost in translation

entry62 galeri
    37.
  1. film 50 li yaşlarında muhtelemen orta yaş krizine girmiş evli ve çocuklu ama böyle olmaktan bir hayli mutsuz bir aktör ile filmden anladığımız kadarıyla yale university* felsefe mezunu 20 li yaşlarındaki fotoğrafçı eşi nedeniyle tokyo'ya gelen bir bayanın yollarının kesişmesini anlatıyor.

    adamın evli ve çocuklu olup bundan memnun olmaması çok ilgimi çekti ve evlilikten daha da uzaklaşmamı sağladı zira o çocuk olduktan sonra* hiçbir şekilde geri dönüşü yok ben sıkıldım çekip gideceğim gibi şeyler yok.

    35 milyon nüfusuyla tokyo dünyanın en kalabalık şehri kalabalık içindeki yalnızlığı yaşamak için en uygun yer.

    zaman zaman japonların eski rahiplerinin törenlerini, kültürlerini ve o japon tapınaklarını, havuzlarını gösterirken sanki japonlara da eski kültürlerinin yeni, sanal, überteknolojik kültürlerinden çok daha iyi olduğu anlatılmak istenmiş.

    izledikten sonra scarlett johansson'a olan ilgi aşka, tutkuya dönüşüyor içimden bu nasıl insan? evrimin bir sonraki basamağı mı? diye geçirmedim desem yalan olur. scarlett kalabalık arasında sarı saçlarıyla parlıyor.

    ikinci defa izleyişimden sonra göruyorum ki sadece scarlett'in oynaması bile izlememe yetecekken inanılmaz başarılı bir erkek oyuncu bill murray ile karşılaştığımı fark ediyorum.

    filmde bob ile charlotte arasındaki ayrılış sahnesinde hep bob'un charlotte'un kulağına "come with me" dediğini düşünürüm.

    bob ayrılırken tokyo'da charlotte'ın yine yalnız kalacağını biliyorsunuz...

    filmden müzikler:
    http://www.youtube.com/wa...Fm8&feature=endscreen
    http://www.youtube.com/watch?v=dPly3e12ca8

    bob'ın ne fısıldadığını çözmüşler sanırım: http://www.youtube.com/watch?v=xgkZHHKSYzQ
    0 ...