"bohemian rhapsody, içerisinde hayalci bir his barındıran şarkılardan biri. bence insanlar bu şarkıyı dinlemeli, üzerinde düşünmeli ve şarkının onlara ne gibi mesajlar verdiği hakkında kendi çıkarımlarını yapmalılar... bohemian rhapsody, öyle birden ortaya çıkmış bir şarkı değil." - freddie mercury
bohemian rhapsody, iyice derinlemesine incelenmesi gereken, çoğu müzik otoritesi tarafından gelmiş geçmiş en iyi şarkı olarak kabul edilen bir şarkı. ben de "neden ben de bu eser hakkında amatör bir çevirmen ve ortalama bir müzik adamı olarak bir şeyler karalamayayım?" dedim ve işte buradayız..
üç bölümde analizi planladım. bölümlerdeki analizler, her zaman olduğu gibi derleme bilgilerden ve kendi fikirlerimin karışımından oluşmaktadır; fakat bunların çevirisi bana aittir.
analiz olabildiğince uzun olduğu için, çeviri kısmını eklemedim. onu farklı bir entry'de eklemeyi düşünüyorum. analizin son bölümünü hazırlarken, hristiyan inancı göz önüne alınarak yapılan ve bana göre, bohemian rhapsody'yi en iyi şekilde ele almış bir yazıdan esinlendim.
diğer analizlerime göz atmış arkadaşlar bilirler, şarkı sözü çevirisi de dahil olmak üzere çok uzun olmaz analizler, daha doğrusu şarkıya göre değişir ama, yine de "öeeh" dedirtecek uzunlukta olmaz. bohemian rhapsody'nin analizi, uzun olacak. "öeeh" diyecekseniz, bu yazıyı okumayı burada bırakıp, direk sol frame'deki futbol, kadın ve seks içerikli başlıklara dönebilirsiniz.
dönmüyor musunuz? peki, devam edelim:
***
i) bohemian? rhapsody?
bohemian; ingilizce'de türkçe'de kullanıldığından çok daha nadir kullanılan bir kelime. şarkıya en çok uyan anlamı "gevşek ve resmi olmayan bir şeyi tanımlayan, toplumun kurallarını kabul etmeyen kişileri tanımlayan bir sıfat"tır. türkçe'ye olduğu gibi, bohem olarak geçmiş.
rhapsody'ye bir göz atarsak, "farklı bölümlerden oluşan fakat birleştirilmiş, yapısal bakımdan özgür bir akışı olan, birbirinden farklı bir çok ruh hali, ses rengi ve ton içeren müzikal yapılar" anlamına geliyor. türkçe'ye olduğu gibi, rapsodi olarak geçmiş.
ii) freddie mercury'nin hayatı ve bohemian rhapsody
bu şarkı, çoğu şarkının oluşturulma safhasına benzer bir şekilde yazıldı, bu konuda çok fazla farklılık teşkil etmiyor. freddie'ye göre bohemian rhapsody, bir çok şeyin kulağa iyi gelmesi amacıyla birleştirilmesiyle oluşmuş. ne var ki, bu amaca ulaşması için freddie'nin tecrübelerine, hislerine ve geçmişten gelen duygularına atıfta bulunması gerekmiş.
freddie mercury, henüz farokh bulsara iken, çocukluğunun büyük bir bölümünü hindistan'da yatılı bir okulda geçirmiş. kendisi hiçbir zaman bunu dışa vurmasa da, ailesinin bu kadar genç bir yaşta onu uzaklara bir yerlere göndermesi, onu fazlasıyla üzmüş. freddie bir röportajda, çocukluğu sırasında ailesini çok kısa sürelerce gördüğünü, ailesinin onu çok önemli durumlar dışında hindistan'a gelerek ziyaret etmediğini ve kendisinin de tatillerde eve çok nadiren gittiğini söylemiş.
freddie mercury'nin bu okulda cinsel istismara uğradığı söyleniyor. bu durumun, kendisi üzerinde psikolojik problemler yaratmış olma olasılığı bir hayli yüksek. (şarkıdaki fiziksel acıya yapılan gönderme de bu yüzden olabilir) en sonunda, evine döndüğünde, kendisi artık masum farokh bulsara değildi. bu çocuk, hindistan'da öldü. freddie içindeki o çocuğu öldürdü çünkü sadece bu yolla orada yaşadıklarının izleriyle başa çıkabilirdi. öte yandan, kendisini orada bırakmış olmalarından dolayı ailesine karşı öfkeli olma ihtimali de çok yüksek. "beni yeterince sevmedikleri için oraya gönderdiler, bu yüzden değişmem gerek. daha güçlü olmam gerek" diye düşünüyor olabilir; fakat hayatta kalmak için değişmesi gerekiyordu.
bir queen dvd'sinde, freddie'nin kız kardeşi kashmira ile yapılan bir röportaj var. röportajda kashmira bir hikaye anlatıyor. kashmira ve kuzeni bebeklerle oynarken, freddie onları ellerinden almak için uğraşmış ve bunun sonucunda kashmira freddie'ye bir taş fırlatmış, taş da yüzüne isabet etmiş. (fotoğraflarda gözünün altında, sağ yanağında bir yara izi görülebilir, belki de bu olaydan kalmadır, bilemeyiz) bu olayın, freddie'nin ailesinin kendisini hindistan'daki yatılı okulda ziyaret ettiği sıralarda olma olasılığı yüksek, çünkü freddie'nin amcası ve yengesi, yani kashmira'nın bahsettiği kuzenin anne ve babası, aile oraya geldiği sırada freddie ile birlikte kalıyorlardı.
bu olay, freddie'yi duygusal açıdan fazlasıyla etkilemiş olmalı. ortada kız kardeşi var, hep sevdiği ve korumaya çalıştığı. fakat bu kız kardeş, kendisine dikkatsizce bir taş fırlatıyor, gözünü çıkarabilecek, hatta onu öldürebilecek bir taş. kız kardeşi, onun yüzünde derin bir yara açıyor. o an, kız kardeşinin onu o kadar da çok sevmediğini hissetmiş olabilir.
"yani, beni taşlayıp, yüzüme tükürebileceğini mi zannettin?" *
kısa bir süre sonra, ailesi zanzibar'a geri dönüyor, freddie'yi tekrar orada, yalnız başına bırakarak:
"yani, beni sevip, sonra ölüme terkedebileceğini mi zannettin?" *
tabii ki bunlar sadece birer teoriden ibaret. birkaç bilgiyle bu tip çıkarımlar yapılabilir. sağlıksız ve çok tesadüfi gözükebilir okunduğunda, ama düşününce...
iii) bohemian rhapsody - analiz
freddie mercury'yi, ünlü olduktan sonraki hayatını baz alarak, uyuşturucu bağımlısı bir eşcinsel olarak değil de, zeki ve asil bir aile tarafından büyütülüp, st. mary okulunda okumuş, tüm dinleri öğrenmiş ve dindar bir kişi olarak değerlendirince ve bohemian rhapsody'yi ruhani bir şarkı olarak analiz edince, şarkının anlamı gayet açık.
şarkının klibinin açılışında, queen-2 albümünün kapağındaki dua pozunda durduğunu görüyoruz. sözler başlıyor.
"bu, gerçek hayat mı? yoksa sadece bir hayal mi?"
bu soru, şiirsel bir metafordan ibaret değil. yıllar boyunca, dünyanın doğusundaki toplumların "bu dünyanın bir hayal, bir illüzyon olduğu" fikri kullanılarak (maya dao'nun butterfly dream'i ve hatta the matrix serisi buna örnek gösterilebilir) insanların bilinçaltına bu fikirler empoze edildi. bu yüzden, şarkıdaki adamın kendisi de bir hayal, bir serap. bu şekilde düşündüğünde, kendisi de dahil etrafındaki her şeyin bir hayalden ibaret olduğu bir dünyada yaşayan bir adamın çaresizliğini görmemek mümkün değil. bu fikir, "escapism" (gerçekten, illüzyonların oluşturduğu bir dünyadan kaçış) algısına yol açıyor. modern dünyada, bu felsefe uyuşturucu bağımlılığıyla, meditasyonla, tv ve bilgisayar bağımlılığıyla açıklanıyor.
"kapıldın o heyelana - kaçış yok gerçeklikten,
aç gözlerini, gökyüzüne bak ve gör"
bu satırlar, escapism inancına queen'in verdiği cevap. onlara göre hayat gerçek ve nasıl hayaller kurarsanız kurun, hayattan kaçış yok. freddie "aç gözlerini" derken, dünyanın gerçekliğini kabul etme olgusuna atıfta bulunuyor. hayatın gerçekliğini farketmek için gökyüzüne bakmak gerek - bu tanrı'ya inanmakla eşdeğer. bu yüzden "gökyüzüne bak ve gör" diyor şarkı; tüm sorulara inanç yoluyla cevap verilebileceğini savunuyor. klipte, tam bu anda, grubun 4 üyesi de yüzündeki dua eder ifadelerle gökyüzüne bakıyor.
ardından, şarkının kahramanı postmodern bir hikayeden gelmişçesine beliriyor. kim olduğunu bilmiyoruz:
"ben zavallı bir adamım sadece, acınmaya ihtiyacım yok
çünkü haydan geldim huya giderim - bazen yüksekte, bazen alçaktayım
rüzgarın nereden estiğinin benim için, hiç mi hiç önemi yok..."
şarkının kahramanı modern dünyada gerçeklerden kaçmaya çalışan biri, etrafında yaşanan hiçbir şeye, kendine dahi aldırmıyor. dünya denen kumsalda bir kum tanesi. sonrasında, bir adamı öldürdüğü anlaşılıyor:
"anne, az önce bir adamı öldürdüm; silahı dayadım kafasına,
tetiği çektim; artık o mefta.
kahraman, adamı sebepsiz yere, belki de kafası iyi olduğu için öldürdü. birini öldürmenin bir eğlence anlayışı olmadığının farkında bile değil. bunun nasıl olduğunu anlamadığı çok açık. filmlerde gördüğü gibi, tetiği çekip adamı öldürdü.
sonrasında, gözlerindeki "perde" kalktı ve artık işlediği suçla birlikte, dünyada yalnız. yaptığına dair hissettiği korkuyu iliklerine dek hissediyor. kendini öldürmek istiyor: "eh, herkese elveda..." *
o anda dehşete düşmüş durumda ve ölmek istemiyor; aynı zamanda dünyaya hiç gelmemiş olmayı diliyor. bu korku şöyle bir his yaratıyor: "bel kemiğimden aşağıya ürpertiler geliyor, tüm vücudum acıyla kıvranıyor" - ölüm korkusunu çok iyi bir şekilde ifade eden bir his. ne var ki, hayatta kalıp işlediği suçun sorumluluğunu alamıyor. zaten bir suç işlemiş durumda, şimdi de akılsızca, yeni bir günah işlemek istiyor - intihar. tüm dinlere göre intihar büyük bir günahtır
sırada, şarkının anlaşılması en zor ve en garip kısmı geliyor. çoğu kişi tarafından "anlamsız" görülen bu kısım, bu zavallı adamın ruhu üzerinde büyük bir savaş veriliyor; iki tarafta da cennetin orduları var. korkak scaramouch, fandango dansını yapıyor. "şimşek ve yıldırım", tanrı'nın adaletinin simgeleri.
"bir adamın küçük gölgesini görüyorum,
'scaramouche, scaramouche, fandango yapacak mısın?'
şimşekler, yıldırımlar, beni ölesiye korkutuyor!"
dünya dışı seslerden oluşan koro, adamın serbest bırakılmasını istiyor - "bırakın, gitsin!" ve diğer bir koro, alay edercesine cevap veriyor: "hayır, seni bırakmayacağız!"
kahramanı serbest bırakmayan varlık, ona cinayeti işleten varlık ve ruhuna tamamen sahip olmak için onu intihar etmeye zorluyor. beelzebub (hristiyan inancında şeytanın isimlerinden biridir) tarafından gönderilen bu iblis, bu zavallı ruhun boşa gitmemesini istiyor. şarkıdaki kahraman korkunç bir tuzağın içerisinde, bu kabustan da kaçmak istiyor (çünkü o bir escapist) fakat bunu yapamıyor.
o anda, son bir umut olarak, korolardan biri bağırıyor: "galileo figaro magnifico!" bu ifade, şarkının anlamını açığa çıkaran anahtar ifade. italyanca'dan çevrildiğinde "galileo - büyük berber" anlamı ortaya çıkıyor. kim bu galileo? burada bir berberin ne işi var? anlamsız geliyor; fakat burada freddie'nin rastgele bir söz eklediğini söylemek aptalca olur. bu ifade, latince halinin çok ufak bir miktarda bozulmuş hali: "galileo figuro magnifico", yani "galilean'a şükredin!" eski roma'da, hz. isa'ya "galilean" diyorlardı.
bu şeytani kabustan kurtulmanın tek yolunun hz. isa'ya şükretmek olduğunu düşünen koro bunu yapıyor ve yardım istiyor. fakat kahramanımız, tanrı'nın onu sevdiğine inanmıyor ve hayatını kurtaracak bu yardımı reddediyor. katolik ve müslüman korolar * ona yardım elini uzatıyor fakat bunu başaramıyorlar, çünkü kahramanımız kendine yardım etmek istemiyor. tamamen çaresiz bir halde, tanrı'ya haykırıyor:
"yani, beni taşlayıp, yüzüme tükürebileceğini mi zannettin?
yani, beni sevip, sonra ölüme terkedebileceğini mi zannettin?"
doğuda, günahkarların taşlandığını ve yüzlerine tükürüldüğünü -bunun hala yapıldığını- hepimiz biliyoruz. bu sekans, incil'de de resmedilmiş. kahraman, tanrı'ya "beni yargılamaya nasıl cüret ediyorsun?" demek istiyor. bu da hz. isa'nın ünlü sözlerini akla getiriyor: "ilk taşı günahsız olanınız atsın."
sonrasında, kahramanımız intihar hakkındaki son kararını veriyor: "artık buradan gitmek zorundayım" arka plandaki hüzünlü altyapı kahramanın kaderine ağıt yakarken, kahramanın son sözlerini duyuyoruz. "artık hiçbir şeyin önemi yok, hiçbir şeyin önemi yok benim için; rüzgar nasıl eserse essin..."
ve silah sesini taklit eden gong duyuluyor. klipte, grubun tüm üyeleri üzüntülü bir şekilde başlarını önlerine eğiyor. her şey bitiyor. kahramanımız intihar ediyor.