Küçükken "gitmenin" herkesin evlerine dağılması olduğunu sanırdım ve bu bana çok gelirdi. Ayrılığı ufakken bellemişim. O zamandan başlamış acı vermeye. Sonra sevdiğim bir arkadaşım ilkokul 3'te okul değiştirmişti. Çok değil yarım saat ötemdeydi ama gitmişti.
Şehirlere gitti insanlar sonra. Başka başka şehirlere. Gitmek daha bir gitmek oldu. Alıştığını zannediyor insan. Kimi zaman sesini duymak, kimi zamansa mutlu olduğunu bilmek yetiyor. Ve bir zaman geldi öldü insanlar hayatımda. Sadece yaşlılar ölür zannedecek kadar aptaldım. Bir baktım gitmek "ölmek" oldu. Oysa ben hala çocuk, görüşürüz dendiğinde hüzünlenen bir birisiydim.
Her giden öldü benim için bir müddet. Arkalarından çok ağladım. Geldiklerinde o kadar çok sevinirdim ki anlayamazlardı. Oysa "gelmek" demek, gidişe bir misillemeydi.Yenmekti sanki bir şeyleri.
Hayatımdan çok insan gitti. Hem de gitmenin hakkını vere vere. Hala alışamadım. Alışmaya da çalışmadım. Sadece daha az üzülüyorum. Zamanla gitmek gerektiğini biliyorum artık.
Bende gittim. Gitmedim değil. Kimi zaman başka bir şehre, bazen başka bir yüreğe, ya da silip isimleri, yeni kişilerin adlarının altını çizmeye.
Ama hep eksile eksile.
Büyüdüm hala gitmek "kaybetmek" gitmek "ölmek" gitmek "başka bir yere ait olmak" gibi. Bu yüzden gidişleri, gitmeleri bir türlü sevemedim. Ve bu yüzden gidenleri hiç affetmedim...