satranç oynamaktan farksızdı ilişkimiz. çok fazla yakınlaşmaya çekiniyor, farklı piyonları küçük adımlarla ilerletiyorduk. her fırsatta birbirimizi görmek için bahaneler uyduruyorduk. gel zaman git zaman daha da yakınlaştık. birlikte sinemaya gidiyor, sevdiğimiz şarkıları birbirimize beğendirmeye çalışıyorduk. biralarımızı yudumlarken eski ilişkilerimizden bahsediyor, yalnız öleceğimiz üzerine şakalar yapıyorduk.
her şey çok güzeldi aslında. işin en kötü yanı her konu da olduğu gibi belirsizlikti. flört mü ediyorduk yoksa dertleşiyor muyduk? yoksa hoşlanılan kızın kankaya dönüşmesi böyle bir şey miydi? tüm bu sorular aklımdayken eskisi gibi olmazdı. bir hamle yapmalıydım. yapmadım.
aylar önce ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla tanıştık. tanıştırılmamızda özel bir amaç yoktu. zaten daha önce de karşılaşmış ama tanışma gereği duymamıştık. o, her 5 erkekten 3'ünün güzel bulacağı, 1'nin anında asılacağı türden bir kızdı. bense gören her 5 kızdan 4'ünün dönüp de tekrar yüzüne bakmayacağı, 1'nin ise ''ayy çekil şurdan öff!'' diyeceği türden bir erkektim. zaten az arkadaşım vardı. aslında bu tamamen kendi tercihimdi. ve aslında çok az kişi bana gerçekten tahammül edebiliyordu.
ortak arkadaşımız, o ve benden oluşan üçlüye o ikisinin bir ortak arkadaşı dahil oluyor, bir günde tanıştığım kişi sayısı toplam tanıyıp da değer verdiğim insan sayısında kendine yüksek bir yüzde elde ediyordu. dört kişilik bu grupta kendimi yancı gibi hissediyordum.
dördümüz sabahtan akşama kadar birlikteydik. ''düzeyli'' bir ilişkiye başlamak için ideal bir mekan olan tüyap kitap fuarındaydık. evlerimize dağılırken birlikte fotoğraf çekildik. yapmacık bir gülümsenin yüzüme hakim olduğu o ilk fotoğrafımızı da o zaman çektirmiştik. yakın gelecekte uzun uzun birlikte zaman geçireceğimizi bilemezdim.
birlikte olduğumuz ortamlarda arkadaşlarımız birbirimizden hoşlandığımızı imâ etmeye başlamışlardı. birlikte geçirilen uzun zamanların ardından arkadaşlarımızın baskıları ''sevgili olmayı denesenize''den, ''artık sevgili olun lan!''a dönüşmüştü. biz bu baskıları benim fikrim olan (mal kafa konuştu) ''boşver şakaya vuralım onlar da söylemekten vazgeçerler'' le yıldırmaya çalışıyorduk.
arkadaşlarımız zamanla konuyu kapattılar. ama benim (ortak olmayan) arkadaşlarım her seferinde inceden aklıma giriyor, birlikte takıldığımz her an ''oooo'' çekiyorlardı. ben de inceden düşünmeye başlamıştım. '' acaba olur mu lan?, nasıl olucak ki ulan?ulan!''lar aklımı karıştırmaya başlamıştı.
adamakıllı bir sonuca bağlanamayan bu ilişki birbirimize karşı üstünlük savaşına dönüşmüştü. artık sinsice planlar kuruyor, karşıdakini yenmek üzere cesurca hamleler yapıyorduk. artık iyice birbirimizden uzaklaşmaya başlamıştık. karşılaştığımız yerde neredeyse birbirimize selam vermez olmuştuk. iyice soğumuştuk birbirimizden.