söykü dergisi sayı 3 daktilo

entry61 galeri video1
    23.
  1. (bkz: kırmızı kelimeler/#14759489)

    hikaye çok eğlenceli. çok hoşuma gitti. çok iyi başladı. ilk başlarda "aha tamam psikopat bir öykü geliyor. böyle delili melili, şizofrenili mizofrenili diye *

    kendiliğinden yazan bir daktilo, deli bir adam. bunlar ilk başta düşündüklerimdi. sonradan neler olduğuna gelmeden önce birkaç başka noktaya değineyim.

    böylesi uçuk bir konuda tabiki de en önemli şey karakter tahlilleridir. durum öyküsünün (ki bu yazı bir durum öyküsü) en önemli damarıdır betimlemeler. mesela elemanın tipi, teri falan kaleme alınmış. ancak sanki arkasından atlı kovalıyormuşcasına yazılmış * yani demek istedim acele edilmiş. çok daha detaylı tasvirler yapılabilirdi. bir terin oluşması, damlayacağı ana kadar geçen süreç vs aheste ahest anlatılabilird. çünkü bu bir durum öyküsü. olması gereken şey yani karakter tahlili olmak zorunda. ancak yazarın acele etmesinin sebebi (ki benim de çoğu zaman muzdarip olduğum bir derttir) anlatacağı şeye bir an önce kavuşma hırsı.

    bu her yazmaya çalışan insanda var gibi. çünkü bizler heyecanlı kitaplar okurken climax dediğimiz o orgazm edici noktaya bir an önce varmak isteriz; "n'olacak acaba" diyerek. yazarken de o psikoloji üzerimizde geziniyor olsa gerek, acele ediyor, önemli betimlemeleri baştan sağma yapıyoruz.

    daktilo hayali ile gerçek olaylar arasındaki geçişler de hızlı mesela. yani ben o kendi kendine yazan daktilonun keyfini çıkaramadan, deli adamın (ki sonradan vicdanıyla muhasebe eden adam olduğunu anlıyoruz) keyfini çıkarmadan karakter hemen anılara geçiyor. ve çok basit, sade bir dil, anlatım çıkıyor karşımıza. dialoglar eğlenceli, bizden dialoglar ancak bu kadar da rahat yazılmamalı bence * konu şahane, çok daha iyi bir üslupla daha şahane olabilirdi. benim aklıma gelseydi böyle psikopat bir konu, o daktilonun verdiği korkuyu yazmak yerine bizzat yaşardım herhalde ofisimde *

    korku unsurları ile anılar arasındaki geçişler dediğim gibi aceleye gelmiş. bir de anılara daha çok yüklenilmiş. sonradan anlıyoruz tabi bunu da, adam meğer vicdanıyla cebelleşiyormuş. ona da o yüzden eyvallah dedik, tebessüm ettik *

    sonra birkaç kısıma denk geliyorum ki; resmen sigara yakasım geliyor * ancak winston'da kaybetti beni yazar. (malboş rulez)

    yine okuyucunun hayal gücünü çalıştırma noktasında şu kısım: "koşarak mahalleden tüm arkadaşlarını topladı. sıcak bir yaz akşamı yapılabilecek en harika şeyi yapmaya, komşularının meyve bahçesine dalmaya gidiyorlardı." tam güzel bir görev üstlenecekken, ürünün içeriği ters tepti. benim için sıcak bir yaz akşamı (çocukken) yapılacak en zevkli şey mesela top oynamaktı. orada meyve çalmaktan, bahçeye dalmaktan bahsedince, ulan dedim biz öyle yapmıyorduk * yani o tür bir faaliyet bahçe kültürü ile yetişmiş bir çevrede ancak yaşanır. biraz kısıtlı yani. çocuklara daha bir genel manada misyon yüklenebilirmiş orada: top oynamak, birbirine bel altı fıkra anlatmak gibi. bu noktada yazar acaba kendi yaşanntısından mı yola çıkmış dedim sonra. hani kendisi çocukken onu mu yapıyormuş gibisine...

    sözün özü eğlenceli başladı, durağan devam etti, sonra yine eğlenceli oldu ve sonunda ana fikre bağlandı. eksiklerine, fazlalıklarına rağmen zevk alarak okudum, eline sağlık.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük