aşık veysel şatıroğlu

entry334 galeri video9
    125.
  1. edebi yeteneğinin yanı sıra esprili kişiliği ve zekice söylenmiş nükteleri ile de tanınan bir aşıktır. uzun yıllar birlikte saz çaldığı dostu veysel kaymak bir kaç anısını kitabında paylaşmıştır. en dikkat çekenleri şunlardır:

    saz acından öldü

    aşık bulunduğu toplantıların birinde, söz uzayıp tatsız bir hal almaya başlayınca:

    - Biz yedik, içtik saz acından öldü, diyerek bağlamasını alıp, çalıp söylemeye başlar, böylece de tartışma son bulur. Aşık'ı dinlemeye koyulurlar.

    Bu Ses Sazın içinden mi Geliyor?

    Yine bulunduğu bir toplantıda, saz çalıp türkü söylerken, gürültü çoğalınca; bağlama çalmaya ara vererek, kulağına yaklaştırıp, onu dinler gibi yaparak:

    - Bu gürültü sazın içinden mi geliyor ne, diyerek; gürültü edenleri kibarca uyarır.

    Körün Önünden Öte Dur

    Aşık, konuşması sırasında, yeri geldiğinde bazen, "Körün önünden öte dur, asa sallar sana vurur" diye takılır; bazen de "iki gözüm kör olsun" diye yemin ederdi.

    Körüm Ya

    Son günlerinde, hastalığı sırasında çevre köylerden ziyaretinde gelenler çoğalmıştı. Bu günlerde ziyaretine gelen bir kadın, yüksek sesle, hastalığı konusunda sorular sormaya başladı. Aşık da aynı şekilde sorularını yanıtlıyordu. Bu duruma bir hayli kızmıştı. Dayanamadı, sonunda, "Körüm ya, sağır da sanıyorlar" diye açıkladı.

    Kör Değilim

    Bir tarihte konser için, otobüsle Amasya'ya gitmektedirler. Yanında Kul Ahmet oturmaktadır. Ferhat'la Şirin söylencesindeki dağın önünden geçerlerken, Kul Ahmet, Aşık Veysel'e dönerek, biraz da alaycı bir şekilde:

    - Aşık, Ferhat'ın, Şirin için yardığı kayaların önünden geçiyoruz, görüyor musun, diye takılınca, Aşık Veysel'in yanıtı:

    - Kör değilim, Kul Ahmet, tabii görüyom, olur.

    Saatim Yok

    Samimi bulduğu kişilerle konuşması sırasında, sıhhatinin nasıl olduğu sorulduğunda, soruyu yanlış anlamış gibi, "saatim yok" diye karşılık verdiği olurdu.

    Kır Çiçekleri

    Aşık Veysel, Ankara'da, Ahmet Kutsi Tecer'in konuğudur. Davette bazı dostlarıyla birlikte, Ruhi Su da bulunur. Ruhi Su'nun ilk türkü söylediği yıllardır. Kendini bir usta karşısında sınamak düşüncesiyle, birkaç türkü söyler. Sonunda orada bulunanlarca ortaya "Nasıl buldun Veysel?" diye bir soru atılır. Veysel'in yanıtı:

    - Efendim, dağlarda kır çiçekleri olur, onu alır şehre getirirsen, güzel saksılarda, güzel topraklar içinde yetiştirir, geliştirirsin. Belki daha güzel bir çiçek olur, ama o eski kokusunu bulamazsınız, şeklindedir.

    Ruhi Su, Veysel'in benzetmesinden biraz alınır. Buna karşılık o da "işimin yanlış olmadığını biliyordum. Aldığım müzik kültürü, ses eğitimi içinde görevim zaten işte o 'başka çiçeği' bulmaktı, o gelişmiş 'başka çiçeği' demektedir.

    Mini Etek Tartışması

    Mini eteğin moda olduğu yıllarda, Aşık'ın da bulunduğu kadınlı erkekli bir yemekli toplantıda, konu tartışılır. Kimileri bunu aşırı bulur, kimileri de bunun bir zevk işi olduğunu ve isteyenlerin giyebileceğini öne sürer. Aşık, mini eteği göremediği için, tartışmaya kendi anladığı şekilde katılmak ister;

    -Yahu bu anlattığınız nasıl bir şeydir, bari ben de şöyle bir elimle yoklayayım diyerek, yanında oturan mini etekli bayana doğru eğilerek, bacağından tutmaya çalışır. Şakasıyla orada bulunanları güldürür.

    Sivas Güzeli

    Aşık'ın bazı dostları, o yıl seçilen Sivas güzeli ile köye gelmişlerdi. Güzeli Aşık'la tanıştırdılar. Aşık, bir ara güzeli yanına çağırarak, kulağına bir şey söyleyecekmiş gibi yapıp, yanağından öptü. Oradakilerin gülüşmeleri üzerine; "Gözüm kör olsun ki bir şey yapmadım," diye espri yaparak yeni gülmelere neden oldu.

    Trafik Polisi Sıkıştırıyor

    Altmışlı yıllarda bir yaz günü, köye yine Aşık'ın konukları gelmişti. Aralarında Fransız konuklar ve bunlara tercümanlık yapan, öğretmen okulundan öğretmenimiz Necdet Korkmaz da vardı. Bir ara o dönemin Muhtarı rahmetli Veli Keçeci'nin konuğu oldular. Belli bir süre sonra dışarı çıkıldı. Evin yanında bulunan çeşmenin üstünde, uygun bir alana oturularak sohbete devam edildi.

    Fransız konuklardan biri, Aşık'ın resmini çekiyordu. Aşık haberdar edildi. O sırada pipo içiyordu. Pipo içmeye ara vererek, "tütün yüzümü gölgelemesin," benzeri bir espri yaptı. Sohbet sona erdi. Oradan Aşık'ın evine gidilmek üzere hareket edildi. O yıllarda istanbul'da trafik polisliği yapan, Emlek Hüyük'ten Arif Çavuş da konuklar arasındaydı. Aşık, önde, konuklardan birinin kolunda hızlı hızlı yürüyordu. Bu durum oradakilerin dikkatini çekti. Arkada bulunanlardan biri, "Aşık acelene ne oldu, neden hızlı gidiyorsun?" diye seslenince; Aşık da, Arif Çavuş'u kastederek, "Ne yapayım, arkamda trafik polisi, sıkıştırıyor." Diye karşılık verdi.

    Hocanın Melekleri

    Aşık, son yıllarda ziyaretine gelen konuklarına, hoş beşten sonra, sazını eline alır, birkaç parça çalar söylerdi. Arkasından da çoğu zaman şu fıkrayı anlatırdı:

    "Bektaşinin biri camiye namaz kılmaya gitmiş, ön saflarda hocanın yanında saf tutmuş. Hoca ruküda, 'Esselam-ı Aleyküm ve Rahmetullah' diye Bektaşinin olduğu tarafa dönünce, Bektaşi, 'Aleyküm selam' demiş. Hoca kızmış, 'Be hey melun, namazı fesada verdin, ben selamı sana mı verdim, Allah'ın meleklerine veriyorum' deyince, Bektaşi, 'Senin gibi hocanın benim gibi meleği olur' diye karşılık vermiş" der ve:

    - Bu yaştaki birinin de bu kadar çalıp, söylemesi olur, diye bitirirdi.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük