canı yana yana kıvrılır yatağa; burnunu çeker, belki kanamaz ama yaraları sızlar, yaptığı bu masumca yaramazlığın bu kadar şiddetli bir dayağı haketmediğini o da bilir; ama ne yazık ki o dayak çoktan onun çocuk ruhuna atılmıştır.
ağlar, ağlar ve ağlar ama sessizce, sırf ağlıyor diye tekrar dayak yemek istemiyordur. iç çeker, nefes alamaz bir an, sonra düzelir soluğu. aklına geldikçe çenesi bükülür, gözleri dolar, o kadar ağlamıştır ki gözleri şişmiştir, içi yanar. o çok sevdiği annesi, babası nasıl olmuştu da dayak atmıştı ona? bu ilk değildi ve son da olmayacaktı. büyüdüğünde çocuklarını dövmeyeceğine, onları asla incitmeyeceğine dair yeminler ederek uykuya dalar...