bir nefeste okunabilecek ve tek kelimeyle mükemmel bir kitap. uzun ilk iki romanından sonra hem dil ve üslup hem de konu bakımından büyük bir sıçrama yapmış.
cümleler kesik kesik ve kısacık, sanki hiç fiil kullanılmamış. anlatıma çok yoğun bir şiirsellik hakim. kürt aydın trajedisini yazan uzun manzume-nesir arası bir anlatım tercih etmiş ve çok başarılı da olmuş.
bütün zaman ve mekan memduh selim bey in çevresine yerleştirilmiş. kahramanın ruh hali, duygu ve düşünceleri gayet iyi betimlenmiş. yaşamına hüzün ve acı büsbütün etki ettiği için olsa gerek kitaptaki her cümle de sanki bu iki duyguyu işaret ediyor.
kitap kendi içinde başlıklara ve başlıklar da birer ikişer sayfalık bölümlere ayrılmış. 'son göçe giden yolda' başlığını taşıyan bölümle başlayıp ölümü anlatılıyor m.selim'in. aynı bölümle de bitiyor kitap. yine ölüm anlatılıyor, ama farklı kelimelerle.
kitabın sayfaları takvim yapraklarına benziyor aslında. başlarda ve sonlara doğru zaman çok hızlı akıyor, ortalarda ise durağan. anlatım çok sade ve keskin, tasvirler ve tahliller ise tek kelimelik cümlelerle aktarıldığı için ve bölümler de çok kısa olduğundan insan kitabı okurken sanıyor ki uzun geçmişin fotoğraflarını çekiyor(zaten bunu teknik olarak sonraki romanı kader kuyusu nda deniyor) ve kareler halinde bize gösteriyor. her karede m.selim bey yer alıyor hüzünlü ve kırılgan haliyle.