bu çocuk bana hiç yabancı değil; 7 yaşımdan 15 yaşına kadar her yıl yazları kur'an kursuna gittim / gönderildim; pişman mıyım; hayır....kesinlikle hayır. şimdi yaşıtlarımın bir kısmı hala akşam namazının kaç rekat olduğunu sorgularken ben mübarek günlerde o yaşlarda hatim ettiğim kuran'ı okuyorum. hepimiz ölümlüyüz, benim canım annem babam olur da benden önce vefat ederse -rabbim onların ölümünü bana göstermesin, inşallah onlardan önce ölürüm- bilsinler ki peşlerinden onlar için dua edebilecek, kur'an okuyabilecek tam 4 tane evlatları var.
kur'an kursunda yalnızca kur'an öğretilmez ki... bakın şimdi üniversite son sınıftayım. 21 yaşındaki koca koca adamlar hala birbirinin yerine imza atarak bizlerden 30 yaş büyük hocaları kandırma peşindeler, burada değerler sistemi ön plana çıkmıyor mu sanıyorsunuz? tamam bunlar bir tek kur'an kurslarından öğrenilmez, aileden öğrenilir, okuldan öğrenilir; ancak bir de yalan söylemenin, iftira atmanın, birinin malına el uzatmanın bir de vicdani ve dahi dini boyutu vardır.
sadece karşı olduğum şu....ben 7 yaşındayken kuran'a giderken keşke bana cinlerin varlığı, şeytanın kötülüğü anlatılmasaydı....bunları kavrayabilmem için biraz daha soyut düşünebilme kapasitesine gelmem gerekiyordu çünkü. korkuyordum , çok korkuyordum hem de...
7 yaşındaki çocuğumu ben kur'an kursuna göndereceğim, öğrensin, dinini bilsin, vicdan değer nedir öğrensin. ama gerçekten çok fazla profesyonel bir yere göndereceğim. ve evleneceğim kişi de benim gibi düşünüyor olmalı....
millet bir sürü yabancı şarkıcı adı ezbere bilirken, bir sürü yabancı dizi/film adı ezbere bilirken, kuran'daki yasin süresinin ilk beş-on ayetini ezbere bilmiyorsa oturup bir düşünsün bence...
dinini bilen insan kötülükten de uzak durur; haram paradan uzak durur; kendisini bilir; bir vicdan mahkemesi vardır. ingilizce öğretmeni olduğum için benim çocuğum küçük yaşlarda ingilizce'ye maruz kalacağı gibi aynı zamanda dinini de öğrenecek, yarın bir gün ben de toprağın altına girdiğimde benim ardımdan kur'an okuyacak, ahlak değer vicdan sistemi olacak, kendini bilecek, aklına kötü bir düşünce düştüğü an bile o düşünceyi kafasından silecek, iyi düşünecek hep, kimsenin kötülüğünü istemeyecek, ikiyüzlü olamayacak, nasılsa öyle olacak be...ve bunların ardında bir inanç faktörü olduğunu da kimse yadsıyamaz.
hadi son olsun....bir mülakatta mülakata girenlere sorarlar; aşk'a inanıyor musun evet diyor bir kısmı; bir kısmı hayır; allah'a inanıyor musun gene bir kısmı evet diyor bir kısmı hayır...nasıl bir çelişki değil mi? allah'a inanan aşk'a da inanır. içinizdeki allah sevgisi bir insanı severek vücut bulur; çünkü her birimiz o'nun dünyadaki birer yansımayız. benim çocuğum rabbini bilsin ki insanları da sevsin; sevgi, aşk nedir bilsin. inancım olmazsa yaşayamam ben; inancım olmazsa sevemem kimseyi; inancım olmazsa boşluğa düşerim ve benim çocuğum hiçbir zaman kendini boşlukta hissetmeyecek, ağladığı zaman, güldüğü zaman, mutlu olduğu zaman, kimse beni görmüyor dediği an bile bilsin ki rabbimiz onu görüyor...