adamı ruh hastası eden, muhtemelen açlık oyunları filminin büyük bir gişe başarısından sonra birkaç yıla vizyonda olmasını beklenen açlık oyunları serisinin 2. kitabıdır.
öncelikle ikinci kitap ile ilk kitap arasında bir kıyaslama yapmak pek akıl karı bir durum değil. ilk kitabı hemen okuduktan sonra ikinci kitaba başlarsanız büyük bir hayal kırıklığı yaşarsınız. en azından kitabın belli bir sayfasına kadar. nedeni de çok açık. birinci kitapta aksiyonun en yüksek olduğu kısımda kitap bitiyor. ve o heyecan ve adrenalin duygusuyla ikinci kitaba başlıyorsunuz. ama ikinci kitabın yaklaşık olarak 200. sayfasına kadar inanılmaz monoton ilerleyen bir hikaye ile baş başa kalıyorsunuz. aslında bu hikayenin monoton ilerleme sebebini de kitabın sonunda idrak edebiliyorsunuz. ama 200. sayfadan sonra yok artık nidalarıyla birlikte yeni bir serüvene akıyorsunuz. heyecan hiç dinmeden devam ediyor. yer yer adamı paranoyaklaştıran kısımlarıyla farklı duyguları da yaşıyorsunuz. ta ki kitabın son 5-6 sayfasına gelene kadar. o son sayfalarda yazan her kelime hatta her harfi tekrar tekrar okuyorsunuz. çünkü 2 kitap boyunca okuduğunuz bir çok şeyin aslında görünmediği gibi* olduğunu anlıyorsunuz ve bir anda kendinizi 3. kitabı okurken buluyorsunuz. son dönemlerin en sağlam bilim-kurgu kitaplarından bir tanesi olduğunu yazmama gerek yoktur.