kadınlar

entry797 galeri video2
    196.
  1. Kadınlar:
    Anne, sevgili, eş…
    Ezilen, sevilen, uğruna cinayetler işlenen, ölünen, öldürülen...

    Delirten…
    Aşk duygusunu insana tanıtan, tattıran…
    Bazen melek, bazen şeytan, bazen ateş ya da iffet…
    Ya Züleyha, ya Leylâ ya da Meryem!

    Türkiye’de kadın olmak:
    Toplumumuzda kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın; çocuğun cinsiyetinin erkek olması isteği; çeyiz, başlık parası, namus cinayetleri; evlilikte hırpalanma, dayak, tecavüz, ekonomik ve psikolojik baskı; kadın ticareti, fahişeliğe zorlama, kadını “evdeki her işi yapma zorunluluğu olan köle” gibi gören bir zihniyetten kaynaklandığı söylenebilir. Yine de dünya geneline baktığımızda kadına yönelik şiddetin en az yaşandığı ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini söylemek yanlış olmaz. Kadına yönelik suç oranlarına baktığımızda Macaristan, Fransa, israil ve komşumuz Yunanistan’da ülke genelindeki tüm suçların yüzde 15’i; ABD, Almanya, isveç, Portekiz gibi ülkelerde yüzde 20’sini kapsamaktadır. Uluslararası araştırmalar Türkiye nüfusunu oranladığında bu payın tüm suçlar içinde sadece yüzde 7 olduğunu ve şiddet konusunda birçok ülkenin gerisinde iyi bir imaja sahip olduğumuzu göstermektedir.

    Asya’da kadın olmak:
    Asya ülkeleri başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde doğacak çocukların erkek olması yönündeki beklenti ve istek, kadınlar üzerinde aşırı psikolojik şiddet etkisi oluşturmaktadır.
    Özellikle Hindistan ve Çin’de, daha ana karnındayken cinsiyetleri öğrenilir öğrenilmez kız çocuklarının öldürülmesi çok yaygın. Bu durum toplumda ciddi travmalara ve intihar vakalarına yol açmış durumda.

    Afrika’da kadın olmak:
    Afrika kıtasının büyük bir bölümünde kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türü asittir. Çünkü Afrika’da asit günlük yaşamda kullanılan en etkili savunma silahı olarak algılanıyor. Bulması kolay ve ucuz. Bıraktığı izin kalıcılığı nedeniyle “Hata yaptı ve cezasını buldu!” şeklinde yaygınlaşan bir savunmanın en belirgin izdüşümü. Afrika’da aside maruz kalan kadınların yaptıkları en büyük "hata" ise, evlenme teklifini reddetmek ve cinsel ilişkiyi kabul etmemektir.

    Hindistan’da Kadın olmak:
    Hindistan sosyolojik olarak tanımlaması bilimsel verilere dayandırılmadan ele alınması gereken dünyanın en garip ülkelerinden biridir. Bu garipliklerden ve kadına yönelik şiddetin en garip tecelli ettiği ülkede bilinenin aksine erkekler evlenecekleri kızların ailelerinden para alır. Erkek evlenmeden önce, kızın babasıyla uzun bir pazarlığa oturur. Fakat bizdeki gibi başlık parası vermek için değil, kızıyla evlenmesi karşılığında alacağı ‘drahoma’ için. (Drahoma: kız tarafının, onunla evlenecek erkeğe ailenin durumuna göre para ya da mal vermesidir.) Pazarlık bitse de egemen erkek evlendikten sonra, aldığı parayı ya da malı az bulur ve kızın ailesinden daha fazlasını istemeye başlar. Ödenmezse yeni bir kızla evlenmek ve para almak için eşini dövüp, sonra yakar. Bu şekilde yakılan insan sayısı resmi istatistiklere göre günde 5 kadındır. Bir o kadarı da kayıtlara "Mutfakta elbisesi tutuştu, kaza oldu, yandı." diye geçiyor. Sonra yeni bir kız peşine düşülüp ailesinden evlenme karşılığı para istenmeye devam edilir…

    Kısaca Kadınlar:
    Afrika’da köle, Batı’da işçi, Doğu’da çocuk yaşta anne!
    Ortadoğu’da kimsenin umursamadığı, görmezden geldiği ‘değersiz’!
    Kadınlar en çok bizim toplumumuzda Anne.
    Kendimizi gazete manşetlerine, haber bültenlerine kaptırıp toplumsal dokumuzu zedeleyecek duygulara göre değerlendirmemeli; kadına verilen en şerefli “anne” olmak hediyesini elinden almamalıyız.
    Özellikle kadının ekonomik bağımsızlığını kazanması, Medya’nın garip bir propaganda yöntemiyle özgürlük temelli yürütülen tartışmalarla aile yapısını zedeleyecek ve sınırları belli olmayan bir özgürlük algısı yalanına inanılmaması gerekiyor. Bildiğimiz en temel gerçek şu ki kadınlar; Kapitalizmin reklam objesi, Komünizmin seks kölesidir. Bırakın da islam’ın “cennetin onların ayakları altında” olduğu ve toplumuzun onlara verdiği annelik değerini, mertebesini yaşayarak kadın olduklarını hissetsinler.
    Ne reklamların pazarlama malzemesi olsunlar, ne meydan okuyacak kadar özgür olsunlar, ne de böyle bir özgürlük anlayışı olması gerekiyormuş palavrasına inansınlar.
    Bir kadına verilecek en büyük değer, onun bir erkekten farkı olmadığı gibi saçma bir özgürlük modeline inandırmak değil; onun bir eş, bir anne ve kadın olarak değer açısından herhangi bir insandan zaten hiçbir farkı olmadığını hissettirme erdemidir.
    Eski zamanlarda yaşamış kadın, anne olarak kadın ve gelecekteki kadın hep başımızın tacı olsun.
    Çünkü mutlu günler hep kadınlarla mümkün.
    Allah eksikliklerini göstermesin.

    Nurdal Durmuş
    http://www.on5yirmi5.com/...html#.T1h_a99_avF.twitter
    0 ...