Sana yazmak istiyorum bu gece. Ama yazacak halim yok. Beynim bomboş. Seni anlatacak kelimeler tükenmiş gibi. Seni anlatacak kelimeler yok. Olanlar da yetersiz kalıyor sanki. Yakışmaz gibi.
Aslına bakarsan 4 satır yazıp karalıyorum. En iyisi olduğu gibi yazmak mı? Ama dil, hiçbir zaman duyguları tam olarak anlatamaz ki. Hep bir yerlerde eksiklik kalır.
Uyku tutmuyor yine. Neden? Kalbim sancılı bu gece. Sus diyesim de yok.
Acıktım da. Ama yemeyeceğim. Küçükken annem ilgilensin diye yemezdim. Sofrada benimle oturur yedirmeye çalışırdı. Elleriyle hem de. Nasıl da hoşuma giderdi. Tabaktakileri bitirince gülümserdi. Mutlu etmenin güzelliğini tadardım. Yemek yemiyorum! Gelsene!!!
Rüzgar esiyor yine. Aklıma saçların geldi. Kulağının arkasına koymaya, oraya hapsetmeye çalışırdın uçuşurlardı. O haline bayılıyorum.
Yağmur başladı. Dışarı çıkalım hadi! Elimi tut beraber ıslanalım kaplumbağa hızı yürüyüşlerimizde.
Kulağıma fısılda bir şeyler. Sesinin o tonunu özledim.
Herkes uyudu yine. Sen de! Beni gör rüyanda demeyeceğim. Uyandığında yanında göremezsen üzülürsün, bilirim seni.
Gecenin bu saatinde ne kelebeği yahu?! Boşluk hissi var bir de. Peki ya gözlerim? Of yine mi? Ağlatma dedim sana ama bu kadar seveceğim nereden gelebilirdi aklıma? inancımın can bulmuş hali, seni seviyorum.
Umutsuzluğumu yeşerten, çiçekler açtıran yağmur. Çok ıslat beni, olur mu?
Mevsim bambaşka!
Üşümüyorum ama işte ellerini özlüyor ellerim.
Çabuk gel, lütfen.