bulanıklaştı işte.. yüzü geldi gözümün önüne. gidiyoruz eve doğru, otobüsteyiz. mesajlaşırken gülümseyen bi delikanlıyı görüyoruz birbirimize bakıp sonra gülüyoruz. ilk buluşmamız daha, bu eve dönüş saatleri, çok geç kaldım ama olsun çok güzel geçti. telefonumun şarjı bittiğinden ev ahalisi ulaşamamış annemler tatilde allahtan ablamlar da söylemese diye düşünüyorum.
bu gidiyor.. gözleri geliyor gözümün önüne. hafif dolmuş gibi bakan sevimli gözleri. o zamanlar etkilenip belli etmemeye çalıştığım halime gülümsedim. sonra aylar geçti bi anda. odamdayım yatağımın üzerinde oturmuş bekliyorum. aramasını bekliyorum. arkadaşımın doğum günündeydim diyor. sinirleniyorum ama kıskanç profil çizmektense kıskanmamış gibi yapıp sinir bozucu konuşuyorum. ertesi gün. beklediğim telefon geliyor. normal başlayan konuşma gözyaşlarıyla bitiyor. soğudum diyor. soğukluğundan soğudum. ve klasik cümleler sorun sende değil bende vs vs. sonra biraz daha sarıyorum filmi ve sonraki bir hafta geliyor gözümün önüne showda müziğini duyduğum beni affet dizisine hüngür hüngür ağladığımı günde 5 çikolata tüketip bana sevdiğini söylediği şarkıyı dinliyorum. (üstüme basıp geçme yar)
öğretmen karşıma geçip elini şıklattığında ve bütün sınıf güldüğünde farkediyorum halimi. binbir kere değişen suratımı arkadaşlarım anlattığında hayal ediyorum. öyle bir yumru ki karnımdaki nasıl kastıysam kendimi anlayamıyorum. eskide kaldı dediklerimin canımı ne kadar yakabildiğini düşümden uyandığımda hissettiğim sancıdan anlıyorum. tekele gidiyorum çıkışta. aldığım biraları geri bırakıyorum daha sonra. tövebliyim diyorum kendi kendime. güçsüz olmayacağım bu sefer. bu sfeerki gidişinde üzülmeyeceğim. sevildiğim kadar seveceğim diyorum. bir şişe gazoz alıp sahilde oturup denize kaldırıyorum. şerefe diyorum. her damlaya rağmen yalnız olan deniz sana içiyorum.