Aslında esas mesele tabi ki evrim veya bilim değil. Öyle olsaydı söz konusu video şimdiki iktidar diye başlamazdı. Öyle olsaydı bu dört adam savundukları şey hakkında bu denli cahilce konuşup kendilerine güldürtmek yerine konuya hakim olduklarını kanıtlayan sözler sarfederlerdi.
emin gürsoy hakkında fazla söz söylemeye gerek yok zaten. dünya üzerinde evrime "200 yıl önce kanıtlanmış bişiii" diyen tek canlı varlık kendisi. bir de söylediğine göre hayvanlardan farkı yokmuş. onlardan farklı olduğumuzu bize söyleten şey kibirmiş. bunu diyen de her cümlesinde "ben", boynundaysa fular olan aydın sıfatıyla akıl vermeye kalkan biri. diğer yandan adam gerçekten leylekler tarafından getirildiğimiz doğru mu diye epeyce kafa yormuş. şu dakikadan sonra kendisini sadece iktidar değil ben de üç yaşındaki çocuk zekasına sahip biri olarak görüyorum.
levent üzümcü ise bence bu videonun baş kahramanıdır. dini islam olan bir ülkedeki din dersinde, "bu kadar inanış vardır, ibadetleri şunlardır." türünden bir öğretiyi savunuyor kendisi. kötü bir çocukluk geçirmiş belli. söylediklerinden defalarca sınıfta kalmış olduğu sonucuna vardım. henüz ortaokuldayken "bunun yeri burası değil" diyerek kürsünün üstünde namazı öğrenmeyi reddecek kadar olgunlaşmış zira. 1 dersten de sınıfta kalınmayacağına göre? meğer okullar da öksüz ve yetimler içinmiş. isteyen her şeyi annesinden babasından öğrenebiliyormuş. keşke ailesi evlatlarına bir şeyler öğretmek için kendisinin istemesini beklemeseymiş. cahillik durmaz. küvete girersin su taşar ama cahili durduramazsın.
nejat yavaşoğulları yaşamı sorgulayan bir aydınımız, müslümanlar ise sürekli suç işleme korkusuyla tartışayı bile beceremeyen sığ adamlarmış. evrim teorisi yaşamı sorgulamaya neden oluyorken islam körü körüne inanan tefekkür yoksunlarının dini öyle mi? yahu kuran'da "düşünmüyor musunuz ki?" ibaresi bulunan bir yığın ayet var. islam kadar insanı düşünmeye sevkeden bir şey olabilir mi? bizler hem bu dünya için hem ahiret için düşünürüz. ya sizler? ölüm rabıtası nedir bilir misiniz? hiç yıkanıp pamuğun tıkıldığını, kefenlendiğinizi, başınızda ağlayanları vs tahayyül ettiniz mi? nereden geldiğimizi boş ver ölümden haber ver diyecek olursak karanlığa gömüleceğiz işte toprak olacağız falan dersiniz. oysa bizim insan olarak fişi çekilince karanlığa gömülen bir televizyondan farkımız olmalı değil mi? karanlığa gömülerek yırtamayacaksınız efendi. ebediyen cayır cayır yanacaksınız! o zaman da bağırırsın "bir kere bu demokratik değil!" diye.
erkan can'a "hop bir dakika ya o öyle değil beyle!" demek istiyorum! şaka maka gerçekten acıdım yahu haline. bir de sormuş bizim bilmediğimiz bir şey mi biliyorlar diye. ne zannettin abim? sen 21. yüzyılda hâlâ sesini titreterek nazım hikmet'ten şiir okurken, "koyun gibisin"leri dillendirirken biz çok yol aldık.
son olarak yunus suresi'nden beş ayeti alıntı yapıyorum. insan sadece bu ayetlerin üzerine haftalarca düşünebilir!
De ki: Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu bildirmezdi. Ben sizin aranızda bundan (Kuranın inişinden) önce (kırk yıllık) bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz? (Yunus 16)
Artık, Allaha karşı yalan uydurandan veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kimdir? Şüphe yok ki (böyle) suçlular asla kurtuluşa ermezler. (Yunus 17)
Allahı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve işte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır diyorlar. De ki: Siz, Allaha göklerde ve yerde Onun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir. (Yunus 18)
insanlar (başlangıçta tevhit inancına bağlı) tek bir ümmet idiler; sonra ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesiyle ilgili olarak ezelde) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında derhal hüküm verilir (işleri bitirilir)di. (Yunus 19)
Ona (peygambere) Rabbinden bir mucize indirilse ya! diyorlar. De ki: Gayb ancak Allahındır. Bekleyin, şüphesiz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim! (Yunus 20)