Sabah yeni bir güne uyandılar... Okula gideceklerdi, köydeydi çocuklar, başka okula, başka köye gider, her gün serviste açılırdı uykuları.
Annelerinin, yeni sağdığı ineğin sütünden içtiler, tavuklarının taze yumurtalarını yediler, buruşmasın diye, yatağın altına koydukları formalarını giydiler.
Beklediler, servisci amcayı...
Her zamanki gibi, son bir kez daha dönüp el salladılar, annelerine...
Koşa koşa, birbirlerini ite ite bindiler, okul servisine.
Yne gidiyorlardı okula, yine bazılarının ödevleri yoktu, kimisi de yapmıştı yarım yamalak. Bir kaçı vardı ki, çok çalışkandı onlar, gece ahıra girdikten sonra, işlerini bitirdiklerinde erkenden yatar, sabah 5 ten okul vaktine dek ders çalışırlardı...
Böyleydi hayatları, tazecik, küçük kafalarında, her gün bir diğerinin aynısıydı.
Ama bugün öyle olmadı!
Servisci amcaları, hızlı gidiyordu sanki, bir şey diyemezlerdi, kızardı çünkü onlara...
Demediler de...
Şoförün hız tutkusuna karışamazdı onlar, kimdi ki o yavrucaklar?
Ali, ayşe, ömer, ümit, ve daha niceleri...
Servis viraja girdi, ve yol yerine attı kendini uçurumdan aşağı...
O dört küçük can... isimleri mühim değil, canları mühim, hayatları mühim, hayalleri mühim dört küçük can bulut oldu bugün...
Ben öğrencilerimi kaybetmiş gibi üzüldüm, annelerini düşünemiyorum dahi...
Allah rahmet eylesin!