kleptomani

entry50 galeri
    23.
  1. hastalık diye nitelendirilse de inandırıcı gelmiyor kulağa.
    bana daha çok alışkanlık olarak nüksediyor.
    sapphire'de lüks bir lokantada oturmuş o filmlerde duymaya alışık olduğum yemeklerden birini yiyorum. bulunduğum ortamdan, yanımızda oturanlardan ve hatta karşımda oturan aile mevzularımı düzeltme süsü verip kendisinin sevgilisi olmamı isteyen evli oorta yaşlı adamdan memnun değildim.
    hiç şaşırmıyor yalnızca önce neden tüm reality programlarındaki meseleler beni bulur diye içerlerken oha oda ne, piiii o ne değişik çay tabağı.
    benim olsa, yuh saçmalama ya ben öyle bir insan mıyım, fark edilir hem.
    karşımdaki hayaytan nefret ettirici sonunda ilgimi çekmediğini anladı ve onu dinlemediğimi.
    yemeğimi bıraktım gitmem gerek üzgünüm ve düşüncelerinin yanlış olduğuna dair bişeyler zırvalarken gözüm yine çay tabağında. tam elimi uzatmıştım ki hoop garson geldi.
    "bu çay bardağı altı* ilginizi çok çekti sanırım hanfendi." ben atarlanıp yok ne alakası var diyecekken, kırmızı diğerlerine oranla pahalı olan peçetelerden birini alıp çay tabağını içine koydu ve bana uzatarak, "alın lütfen" dedi.
    ben etkilendiğim dizi karakteri gibi farkında olmadan, piiii çok saçma ama bu ya cidden mi. yok artık yemin ederim saçma, iyi alıyorum o zaman. diye diye gittim.

    tabi günün hatırlanacak bir özelliği olmadığını anımsayınca..
    (bkz: çöp)

    - hastalıksa analizime göre sırf anı olsun diye araklamak öhm almak durumundaymışım.
    0 ...