söykü

entry186 galeri video1
    95.
  1. yazar burada hikaye yazmakla ilgili genel anlamda geyik yapıyor.

    bazı eleştirilerde gördüm. anlaşılmaz, ağır yada vatandaş bunu anlamaz yorumları var. size sesleniyorum sanat sanat için mi sanat insan için mi diye soran serveti fünunlar.
    onu bunu boş ver, hoşuna gitti mi gitmedimi ona bak. haa hoşuna gitmediyse gerçekten iki sonuç vardır. ya yazar kötü yazmıştır. daha az bi ihtimal ise okurun estetik düzeyi düşüktür, zamanla gelişir.
    lisedeyken picasso tablolarıyla dalga geçtiğimizi bu ne ya bunu ben de çizerim dediğimizi hatırlıyorum. ama seneler sonra neyse..

    karikatürü bile var. picassoya sormuşlar "üstad bu ne biçim balık?"
    üstad kapak yapmış. "o balık değil resim" demiş.

    sen baktığında beğendin mi? okuyup bitirdiğinde hoşuna gitti mi? okurken seni bayılttı mı sürükledi mi? ona bak.

    fethi naci ne diyor? (ulan ne diyordu bu adam diye gittim, araştırdım tam ne dediğini buldum iyi mi)

    "Bir romanın büyüklüğü nasıl anlaşılır? Belki birtakım "nesnel" ölçütleri vardır bunun, ama bir de doğruluğu "bittecrübe" denenmiş bir ölçüt var: O da romanı yeniden okuma isteği. Sorarım: Hangi Türk romanı okuduktan sonra bir kez daha okumak isteği duydunuz?"
    Türk Romanında Ölçüt Sorunu Eleştiri Günlüğü (1980-1986)

    evet olayın özü budur bence de. okuyup bitiren adam "vay be*/amk* güzel hikaye" diyor mu demiyor mu? gerisi laf ı güzaf.

    Sonra çok güzel bir örnek veriyor:

    "Bu yıl Trabzonspor, Türkiye lig şampiyonu, Fenerbahçe de kupa şampiyonu; uluslararası ilk karşılaşmalarında biri Polonya lig şampiyonuna, öbürü Bulgaristan kupa şampiyonuna yenilerek elendiler.

    "Evet, Türkiye'de roman var: Ne kadar futbol varsa o kadar. Umut verici çabalar bu gerçeği değiştirmiyor."

    işte bu sebepten yazarların bu eleştirisinin dikkate alınması gerekir.
    hikayenin ihtiyacı yokken bir de yazar tarafından gereksiz ağırlaştırılan, kimsenin bilmediği kelimelerle doldurulan hikayeler de var.
    bu durum genelde okumuş yazmış terminolojilere hakim, kültürlü yazarlarda görülür.
    bir hikayede karakter kültürlü, çok bilmiş, yada ne biliyim doktor, mühendis falan olabilir. bunda bi sorun yok. karakter her şey olabilir.
    ama yazar hikayede kültürünü yada birikimini okuyucunun gözüne gözüne sokmamalıdır. o zaman şöyle bi şey olur. yazar bi yandan hikaye anlatır bi yandanda hikayeden bağımsız kendini. yani her hikayesinin altında aynı fon vardır. sürekli hikayenin altından gelen "ben çok entellektüelim" diyen bir ses gibi hikayeyi samimiyetsizleştirir. işin ilginç yanı bunu bazen yazar bilmeden yapabilir ama sıklıkla bilerek de yapılıyor.

    ama bak hikaye bi mesaj, alt metin her neyse taşıyabilir (taşımalıdır). karakter moleküler biyoloji bile anlatabilir. ama burda kullanılan dil üzerinden yazar kendini de farklılaştırmamalı, hikayeden ayrılmamalıdır.
    örnek vereyim:
    karakter cahil pis bi herif olsun. şimdi bu adamın duygularını anlattığın bi bölümde "neye öykünüyordu acaba. sanki süblimleşiyordu. bu egosantrik kendini çağcıllarından beyhude damıtma çabası nedendi?" gibi (peh yani) bi şey yapıp yabancılaşmamak lazım diyorum.

    bir de hikaye eleştirisinin içine "abi o -de ayrı yazılacaktı." efendime söyliyim yok "ğ biraz sert olmuş" gibi yorumlar yazmayın be. komik geliyo bana. çok rahatsız ediyosa seni yada uyarmak istiyosan mesaj at adama. ya yemin ediyorum adam kol gibi yazı okumuş tek eleştirisi yada yazıyla ilgili yorumu "abi o -ki bitişik olsaydı on numara olacaktı" olmuş.
    yok hikaye "ki" yi anlatmıyo ama akılda o kalmış demekkiki ki.
    redaktör diye bi şey var neticede ben yazarım o düzeltsin, di mi ama canım?

    bandini'nin belirttiği; kendinin dışına çıkmayan bi yazım tarzı ben de gözlüyorum. yani yazarın her öyküsündeki bütün karakterlerin yazarın kendisi olması ya da yazarın yapmayacağı bir şeyi karaktere de yaptırmama hali.
    hemen örnekleyelim. (+bu ne lan doğru ahmet ile bay yanlış gibi. -hoşuma gidiyo.)
    yazın plajda kadınlara daha güzel görünmek için vücut geliştirme yapan adam karakterimiz olsun. hayatının her hangi bi döneminde yaz öncesi rejim yapmamış kadın, body yapmamış adam yok gibidir.

    neyse mesela spor salonunda yazın plajda göstereceği vücudunu inşaa etsin adam. bu adamın başına geleceklerin sınırı bizimle sınırlı oluyor.
    hüzünleri bizim gibi, korkuları bizim gibi.
    bu adamı yaz başında sakatlıyoruz mesela, yataktan plaja falan bakıyo iç geçiriyor. ne biliyim steroid fazla geliyor memeleri büyüyor falan. birden hüzne acıya boğuyoruz herifi. yazı getiriyoruz hemen , "oysa bütün kış bu günler için çalışmıştı" diyerek de bunu pekiştirebileceğimizi sanıyoruz.
    bu noktada genişleyemiyoruz.
    3 zenci salonda tecavüz etmiyo mesela. (ehheh. bu bi temenni değil tabi) etse bile bunun ızdırabını üzüntüsünü abarta abarta anlatıyoruz. "artık ölmek istiyordu, sevdiceğine ne diyecekti, o kadar o kadar o kadar kötü bi ruh halindeydi ki o kadar zor ki valla nasıl anlatacamı bilemedim" manasında abartıyoruz.
    yani yine daralıyoruz.
    genişle abi yani illa adamı transseksüel, travesti yap demiyorum ama ne olursa; yani onlarca olay, ihtimal var. zencinin birinden hepsine birden aids bulaştır. aynı klinikte tedavi olsunlar.
    bak tamamen atıyorum su an demek istediğimi anlatabilmek için, mantık arama.
    klinikte kız arkadaşının raporunu buldur. bütün plan sevilisinin başının altından çıksın.
    sonra vaz geç aslında zencilere de aids bulaştıran bizim vücutçu olsun. yemezse dön başa maymunlara tecavüz ettir. genişle yani.
    en son bütün maymunlar oturup hastane camından plajı izlesinler ağlasınlar falan.

    ha bir de hikaye başlığını "asıl vücutçu maymunlardı" gibi daha okumadan hikayeyi anlatan bi başlık yapma. valla başlığa bakıyorum okumuş kadar oluyorum bazı hikayeleri. olmaz.

    burda gerçeklik mevzusuna geleyim. gerçeklik önemli.
    ancak hikaye içi gerçeklikten bahsediyorum. yoksa gerçek yada mantıklı olmak zorunda değil.
    mesela tarihi bi hikaye anlatıyosun elektrik telleri görünüyo arka fonda gibi. işte o zaman o tarihi olmaktan çıkıveriyo ya o manada gerçeklik. hikayeyle uyumlu gerçeklik.
    misal bazı fare hikayelerinde dedim "lan bu hayvan bu kadar edebiyat parçalayacağına, madem kafası bu kadar çalışıyo; siktirsin gitsin kendine peynir yapıp yesin." şaka şaka ben de üzülüyorum farelere.

    sağ kalın.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük