bilinen engizisyon kavramına ulaşımı sağlayan bir tür köprü "görevi" üstlenmiştir. önceleri son derece yumuşak karınlı kimselerin, beraat ve aklama kararları aldıkları bir mahkemenin, farklılaşmasını sağlamışlardı.
izabella ve dönem ispanya kralı olan kocası ferdinand, onbeşinci yüzyılda otonom yapıda bir engizisyon talebini, dönem papasına sunarlar. gayeleri de, "halkı otantik gövdesine oturmaktır" tabii bu sonraları oldukça ironik oturtma seanslarına gebe olacaktır. o dönem ispanyollarına, 3 seçenek sunulur; katolik olmak, ispanyayı terketmek; yada engizisyonun bıçağına yatmak... zaten suçlama için, 2 tanığın fadesi yeterli oluyordu. mahkemenin başlaması için ise, zanlının suçunu itirafı gerekiyordu. bu da, "işkence"yi zorunlu kılıyordu. tüm bunlar devrin papasının nezareti dışındaydı.. papa'nın, göz önünde olacaklarını yanlış varsayması üzerine; yaklaşık yarım asır sonra, özellikle yahudi ve köleleri fişleyen bir engizisyon türevi bunları uygulamaya sokar. bu noktadan sonra da, enzigisyon bilinen hüviyetine kavuşuverir. her ne kadar, salt kilise baskısının pratik varyantı gibi duruyor olsa da; işkenceyi alet edinen bu kurum "devlet" ile eleledir. az veya çok oranda, pekçok devlet gizil yollardan işkenceyi meşru kılmaktadırlar zaten. bu açıdan kurum işkenceleri, kiliseden çok; devlet yararına hizmet etmiştir.