Plansız gelişen isnat. Yinelenen puşt hüzün ve yakınlarda birinin bağırmasının verdiği huzur.
4 gündür yaram kapanmıyor. Evden çıkmamam gerek fakat bunun bir çaresini de bulmalıyım. Hiç alakası olmadığı halde bolca votka içiyorum. Henüz bir gelişme yok. Acıma sadece kelime olarak mevcudiyetini koruyor ve puşt hüzün yanımda. Kafamı pisliğe daldırmadan rahat edemiyorum. Bir atın kafasına yemliğini geçirir gibi pisliğe boğulmalı ruhum ve bekaretime ince bir bisturi darbesi gelmeli. Mükemmel olanın naifçe lekelenmesi daha da mükemmel değil mi?
Hayat hareket ediyor böyle anlarda. içine çekilmiş bir poşetin yeniden şişirilişi gibi özgün. Artık çatlaklara sahip ve bunda belirli bir kutsallık var. Herkes yorulmuş durumda. Seninle alakalı. Yeterince anlattık birbirimize derdimizi. Kimse dinlemiyor zaten, o eski mağara alegorisini canlandırmaktan başka yaptığımız bir şey yok.
Geceler boyu kulağımı dayadım sana. Duymaktan öte titremeni bekleyerek. Çok acıtıcıydı emin ol. Sana seslendim, çağırdım, parmaklarımı çatırdatıp öfkemi havaya fırlattım. isteği boğdum, aşkımın dizlerini parçaladım ki bir daha ayağa kalkamasın.
Şimdi o sabahlardan biri aslında ama siz göremezsiniz. Bünyeni salındıran o berbat sarılığın seni bir süreliğine affettiği, bir şekilde güneşin örümceklere yardım ettiği, jilet banyosundan ötelenen bir sabah. Ve öyle çirkinim ki aynaya bakmaya korkuyorum, kendime aşık olurum diye
Böyle zamanlarda yapacak fazla şey bulamamamız tesadüf değil. Alışkın olduğumuz boktanlıktan bir şekilde sıyrılan bir planı çirkinliğimizin kaldırmaması normal belki. Uyanmaması için daha seyrek ve usul nefes almamız, yaşlı bir hanımefendiyi tek bir çizgiyle öldürmemiz ya da düşen bir meteorun muhteşemliğini kendi yaşam hakkımıza yeğ tutmamız. Başımdaki delikten ölüm görünüyor. Seyrek ama mutlak budur.
Azlığın kenarından geçmek kadar kötüsü olamaz. Sen ya meczupsun ya dahi öyle mi? Eline alıp dünyayı sallayabiliyor musun, toprağın ırzına geçebiliyor musun, milyonlarca kral kelebek seni merak edip görmek için kilometreler kat ediyor mu, gazeteleri bombalıyor musun, hala isimleri ezberliyor musun, adına yazılmış bir şehir var mı, depremde gülebiliyor musun, izni olmadan birini çıplak elle boğabiliyor musun?
Hepsinden önemlisi madem önemsemiyorsun, neden isimleri ezberliyorsun?
Mükemmel gelişen bir sabah ve senin tüm iğrençliğinden kurtulmuş, arınmış bulunuyorum. Şimdi siktir git!