dus kurmak ve dus yaratmak

entry1 galeri
    1.
  1. insanın en büyük özelliği belki de düş kurma gücüdür. Daha doğrusu "düş kurma" değil de "düş yaratma" gücüdür. Çünkü "düş kurma" genellikle yaratıcılığı kapsamaz. Örneğin bizim yerli filmlerde bol bol rastladığımız fakir bir kızın, zengin bir gençle evlenip, zengin bir yaşam sürme düşü, "düş yaratma" değildir. En basitinden ve en kolayından sadece "düş kurma"dır.
    "Düş yaratma"da ise, kendini imrendiği bir ortam ve yaşam içinde düşünmeyi çok aşan ve bilinenlerle alışılmışların çok ötesine geçen, beyinsel bir kanatlanma söz konusudur...
    Fakir bir kızın kendini zengin bir gençle evlendiğini düşlemesi nasıl yüzeysel ve suyuna tirit bir "düş kurma" ise; Wells'in "Görünmez Adam"ı da, o kadar bir "düş yaratma"dır...
    ***
    Hiç düş kurmamış, hiç düş kurmayan insan yok gibidir dünyada. Düş yaratabilenler ise, sanıldığından çok daha azınlıktadır. Buna karşın, insanlığın gelişiminde ikincilerin katkısı, birincilerinkinden çok daha fazla olmuştur... Öyle ki, toplumları da, "düş yaratabilenler" ve "yaratamayanlar" diye ikiye ayırmak pekala mümkündür...
    ***
    Bu ayırımı boş zamanlarımızda kendi üstümüzde de deneyebilir, düş kurmaktan, düş yaratmaya geçip geçemediğimizi ölçebiliriz.
    Düş kurmakta mutlaka daha önceden görüp duyduğumuz bir örnek vardır. Fiyakalı bir transatlantikte bir sevgiliyle okyanus adalarına gitmeyi düşlemek; "Aşk Gemisi" dizisinin içine, kendini de oturtuvermekten başka bir şey değildir. Bu tür düşler, yaratıcılığa gerek göstermeyen basit montajlardan ibarettir. Ve düş gücünün genişliğini değil, kısırlığını kanıtlar daha çok...
    ***
    Aynı geminin içine Suudi Arabistan köylülerini ve ayağını kırdığı için, koltuk değnekleriyle dolaşmakta olan Tarzan’ı koymaya kalkar; aralarına her dinden cinsel sapıklığa uğramış birer de din adamı eklerseniz; kendi üstünüze kurduğunuz basit montaj, montaj olmaktan çıkmaya başlar... Gerçi bunda da aşamalı bir yaratıcılık yoktur ama, bilinenden kurtulmaya dönük bir aranış vardır...
    ***
    Efemine bir Katolik papazının, bacağı kırık Tarzan’la konuşmaya çalışmasında; bir Suudi Arabistan köylüsünün, kendince çevirmenlik etmeye kalkmasını düşünün... Bir anda değişik örf ve adetlerle yaşam yorumlarının, birbirleriyle çakışan gülünç boyutları çıkmaya başlayacaktır ortaya...
    Böyle bir imajı daha değişik giysiler içinde kullanmayı denemek ve Aşk Gemisi yerine bir uçak gemisini Eskimolarla Pigmelere yönettirmek de, konuyu daha orijinalleştirebilir...
    ***
    Düş yaratma oyununu, daha simgesel bir plana kaydırmak isterseniz; ünlü kentleri,değişik toplumlara, örneğin Floransa’yı, iranlı mollalara; Karaçi’yi, Danimarkalılara; Madrid’i, Afgan Özbeklerine yönettirme deneylerine girişebilirsiniz.
    Mollaların eski Roma yontularını bir rezillik örneği bularak kırıp dökmelerinden; Danimarkalıların Karaçi’de yeryüzünün en büyük çıplaklar kampını kurmalarından; Özbeklerin Madrid’de boğalarla "Buzkaşi" oyunları düzenlemeye kalkmalarına kadar, bir yığın olmadık tablolar peş peşe sıralanıverecektir.
    ***
    Ve başlayacaktır düş kurmaktan, düş yaratmaya doğru yelken açmanın kıpırtıları...
    Aslında düş yaratmak da tümden soyut bir uğraş değildir. Bazı göze ve düşünceye çarpmayan gerçekleri, böyle bir dille anlatmanın kendine göre yararları vardır. Toplumsal bağnazlıklarla koşullanmaların saçma sapanlıkları, çok daha keskinliğine belirginleşir.
    Zaten bir toplumda bireysel ve yüzeysel düş kurmalardan; evrensel düş yaratmalara doğru bir eğilim başlamışsa, orada düşünce ve sanat birikimleri de rüzgarlanıp harmanlanmaya başlamış demektir.
    ***
    Bir ev sahibi olmanın düşünü kurmak zor değildir. Alkolik olduğu için, mesleğinden uzaklaştırılmış bir astronotun, uzay aracı gibi bir gecekondu yaparak orada, yıldızlararası yolculuklara çıktığını sanması ve bunu mahalle meyhanesinde gerçekmiş gibi herkese anlatmaya çalışması, en azından değişik bir tip çizme aranışıdır.
    ***
    Emekli sarhoş astronot, muhtar olmayı bir saplantı olarak benimsemiş bir ayakkabı tamircisi ile dost olur ve kendi kendine aşk mektupları yazan bakkalın baldızına tutulursa; bunların uzay gemisine benzer bir gecekonduda, kendi dünyalarını birbirleriyle paylaşmaya kalkmaları, bir yığın cümbüşlü diyalog üretir...
    ***
    O sahnelere paralel olarak, büyük bir kentin belediye başkanıyla, gerçek bir astronotun, bir film yıldızıyla bir lokalde baş başa nasıl konuştukları da; yan bir motif olarak örgülenirse, düşlerle gerçekler arasında, insan beynine özgü cilveleşmelerin şiirselliği çekici olmaz mı?
    Düş kurmak, bilinen bir yaşamda, varılması zor görünen bir yer aranmak demektir. Düş yaratmak ise, yaşamı yeniden yaratmaya kadar gidebilir ki, toplumların kendi kendini aşma mekanizması da, bu tür yaratıcılıkların dinamosuyla işler.

    çetin altanin yazisi. (das is tanim)
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük