hayatin en buyuk paradokslarindan biridir.. dunyada luzumsuz pahali olan 3 seyden biridir kol saati.. diger ikisi, degerli taslar ve bilhassa hatunlarin marka ayakkabilaridir..
hani herseyin sonunda ayak kabi.. ayaklarin usumesin diye yere ciplak basma diye yapilmis.. degerli tas da afedersiniz kokusmus dinozor kemikleri..
fakat kol saati apayri bi boyut.. o kol saati dedigin neticede senin kalan omrunun kum saati.. insan kendi kum saatini, kendi kalan omrunu gormek icin bu kadar para verir mi birader ?
ben var ya en dandik plastik saatlerden aliyorum.. kenarlarini sinirlendikce isiriyorum filan.. hem stres de attiriyo..
yoksa yani bi bilmem ne marka saate 100 milyar vericem nah veririm sik anteni.. butun zamanimi bu marka saatler kiyafetler ve kapitalist sistemin bokluklarina ayak uydurup, elaleme hava atabilmek icin harcamisim zaten.. ya da babam sagolsun o harcamis.. imparatorluklar kurulmus ceolar olunmus essek gibi calisilmis.. turlu antin kuntinler yapilmis.. paran var pulun var.. yaninda hos hatunlar filan.. her sey tam tikirinda..
son bi kere millet icin yasama esaslari uyarinca giriyosun muthis bilinen bi markanin dukkanina.. aliyosun bok gibi para vererek, milletin ohara diyecegi bi saat.. ki genelde de bi sikime benzemez transformerstaki gibi bi anda canlanicak metal yiginina benzerler.. sonra bi bakiyosun saat, omru 3 geciyo..
kalan omrumu bana mutemadiyen hatirlatan bi metaya nah milyarlar veririm..
oh ya bosaldim.. adamin teki gozume gozume soktu bugun saatini.. ben o saati gorup sana ayri bi muamele cekicem sandin dimi.. yemezler amca..