enstrümantal açıdan oldukça başarılı bir çalışma. ciwan'ın yorgun ses tellerinden yükselen mırıltı ise, enstrümanın kalitesine ayrı bir tat katmış. o melodinin üstüne serpiştirilen ciwan'ın sesi, ahmet arif dizelerinin ve de yaşar kemal romanlarının depreştirdiği duyguların melodik bir tezahürü olmuş adeta. ahmet arif, bu dağ mengene dağıdır dediği vakit de, yaşar kemal baldırı çıplak anadolu köylüsünün fukara deryasını anlattıp bu deryadan bir destan çıkardığı vakit de aynı duygusal düzlemde yürüyorlardı. işte ciwan, bu duygusal zemini tekrar cilalayıp yüreğimize sundu.mısralarla değil, sayfalarla değil, melodik mırıltılarıyla...
hülya avşar için bir parantez açılacak olursa şayet, denilebilir ki, hülya'nın güçlü bir sesi yok. ayrıca bu türkünün tınısı ile örtüşecek yumuşak bir ses tonuna da sahip değil. kürtçe telaffuzları da sırıtmıyor değil. ama her halükarda teşekkürü hak ediyor.
bu türkü, bilindiği gibi, aşık daiminin ne ağlarsın isimli türküsünün kürtçe sözlerle yeninden yorumlanması şeklinde oluşturulmuş bir türkü. tabi sözler ayrı, sadece müzik müşterek. ve bu türkü, sezen aksu yorumu ile ünlendi. şimdi düşünüyorum da, hülya avşar yerine, bu türküde sezen aksu'ya kulak verseydik, acaba kaç ay boyunca durmadan, dinlenmeden bu türküye kulak kabartıp kendimizden geçecektik. ama olsun. bu türkü, bu hali ile de çok güzel, ve saatlerimizi ve günlerimizi dolduracak kadar da çekici.
emeği geçen herkes kesinlikle teşekkürü hak ediyor. elinize, dilinize, yüreğinize sağlık.
ayrıca türkü'nün sözleri de oldukça güzel. artık bir ütopya haline gelmiş saf aşkı fazlası ile özletiyor.