24 yaşında erkek 40 yaşında kadın ilişkisi

entry16 galeri
    8.
  1. ne kadar severseniz sevin toplumdaki önyargıları yıkmak çok zor. fakat her şeye rağmen aptal, asi, trip manyağı genç kızlardan daha mantıklı davranır olgun kadın.

    ---spoiler---
    dört gündür görmüyordum tülayı. geçirdiğim ağır hastalık beni yatağa mahkum etti. yol yürüyemez, başımı kaldıramaz, telefonu tutamaz olmuşum. iki odalı küçük evimde elektrikli sobayla ısınmaya çalışıyorum. aklımdan çıkmıyor hiç yüzü, gülüşü, ellerini yüzümde dolaştırması. çok seviyordum onu. o ise en son benimle bir daha görüşmek istemediğini beirtmişti. canımı acıtıp beni karanlığa atılan tohum gibi orada bırakıp gitmişti. sevmesine seviyordu ama çözemediğim bir durum var. neyse sebebi benle birlikte olmaktan korkuyor. sanırım kendi başına gelecek bir bela değil benim başıma gelecek olan kötü durumlardan korkuyor ve beni istemiyor.

    neyse o bırakıp gittiği gün ben hastalandım. yataktayım dört gündür. kimim kimsem yok bakacak. yiğenim var o da işe gider sabahın köründe gecenin ortasında da gelir yatar. iş bu yiğenim tülayı görmüş. hasta olduğumu evde yalnız kaldığımı söylemiş. çok kızdım neden söyledin falan diye ama bir umut işte gelir mi acaba diye ertesi gün tülay gelecekmiş gibi bekledim. gelmedi...
    ikinci gün akşama doğru tamamen umudumu yitirdim. saat yedi gibi kapı çalındı gittim açtım. iş yerinden bir kaç kişi gelmiş.onlar konuşuyor sohbet etmeye çalışıyor ama hem hasta olduğum için hem de aklım tülayda olduğu için cümleleri toparlayamadım. saçma salak muhabbetir gidiyordu...kapı tekrar çaldı arkadaşlardan biri açtı kapıyı...buyrun falan dedi. beni sordu kapıdaki..içerde yatıyor buyrun cevabını alınca girdi içeri...

    odanın kapısı açılınca arkadaşın ardından gelenin tülay olduğunu gördüm. sadece omuzunun üstüne dökülen saçlarını gördüm. içimi kaplayan yağlar cehennem ateşinde azap görürcesine erimeye başladı. kapanmaya can atan göz kapaklarım olabildiğince açıldı. durmaya yakın kalbim eline mendil almış halay başı gibi hoplayıp zıplıyor. göğsüm sevinçten daraldı. siktirolup gitmek istediğim dünya bana o kadar güzel gelmeye başladı ki bir daha asla nefret duymayacağımı düşünmeye başladım...omuzuna dökülen saçlardan sonra gözlerini gördüm. tedirgindiler, ben gelmemeliydim bunu yapmamalıydım ama yaptım ve belki sonu kötü olabilir mesajı veriyordu gözleri...sonra iyice yaklaştı...hissediyordum amk...acı çekmiş, üzülmüş benim için...korktuğu şey ne ise ona rağmen gelmiş. beni görmeye halimi sormaya gelmiş...iyice yaklaştı. yanıbaşımdaki sandalyeye kiracı gibi oturdu. elimi uzattım hoşgeldin diyerek. elimi iki einin arasına alıp hoşbulduk canım benim dedi. bırakmadı ellerimi. canıma minnet amk...bedenim bu mutluluğu tatmak için yeterli sıhhati taşımasa da ruhum renkten rnge girip mutluluğun resmini "o an" ile kaydediyordu...

    ellerim ellerinde fakat yüzüe bakmaya cesaretim yok...korkuyorum...ya ellerinden bana verdiği sevgiyi gözlerinden alamasam diye...arkadaşlar müsade istedi...güle güle dedim...tülay kalktı uğurladı hepsini...yanız bir koridor uzağa gitti ama ben onu bin yıl görmemiş gibi özledim...beş dakka içinde gelmezse yanıma aşkımdan öleceğimi düşündüm...lanet kapı kapansın da dönsün bir an önce diye ne dualar ettim o kısacık zaman diliminde...kapandı dış kapı akabinde benim kapı açıldı...su gibi süzülüyordu bana doğru...gülümsüyordu... kalkıp sarılıp öpmek istedim, sevincimi ona göstermek istedim ama yapamadım. o kadar mutluydum ki bu duruma ancak susmak yakışıyordu...bu sefer sandalyeye oturmadı. yatağa oturdu. tam göreceğim şekilde bana bakıyordu. gözlerinde akan sevgi değil odamı dünyamı, arafımı, ahretimi dolduracak çokluktaydı... seni özledim ben dedi. başını hafifçe eğdi. saçları ellerime döküldü. senin hasta olduğunu duyunca dayanamdım geldim dedi. umarım kötü bir şey olmaz ama ne yapayım o kadar kötü olamadım, seni yalnız bırakamadım kendime söz geçiremedim geldim dedi... bu sözleri duyunca insanın mutluluktan da ölebileceğine inandım hatta bu mutluluğu yaşadıktan sonra delicesine ölmek istediğimi anladım. evet, ölmek istiyordum. bu andan sonra yaşayacağım her şey o çoşkun mutluluğuma leke sürebilecek düşman gibi geliyordu. soğuk ve kısık bir teşekkür edebildim ancak. konuşmak istedim boğazıma kilitli kaldı sözcükler...anladı beni tülay...sus konuşma sen dedi...biliyorum neler yapmak istediğini dahası söyleyeğin her sözü hissediyorum dedi. ben de teşekkür ederim beni böyle sevdiğin için ama dinlenmen lazım o yüzden konuşma yorma kendini ben anladım seni dedi. gözlerimle tamam dedim. o gözlerimin içine bakıyor ve öyle ısıtıyordu ki paslanmış duygularımı hiç tanımadığım annemi geitrdi aklıma...bir insanı ancak annesi böyle sevebilirdi amk...bir insan da annesini ancak benim kadar sevebilirdi...ellerimi yine aldı öptü yüzüne sürdü...keşke ben hep burda kalsam dedi...uzandı göğsüme...yüreğim küt küt atıyordu...bedenimin onu rahatsız etmemesi için olabildiğince dikkat ediyordum ve ne olur ya rabbi bu kadını mutlu et yanımda diye dualar ediyordum...

    o susmuştu...ben zaten konuşacak halde değildim ama odanın en ıssız köşesi bile biliyordu bizim birbirimizi sevdiğini...seviyorduk lan allahına kadar...seviyordum ölmeyi istercesine onda yok olmayı dilercesine seviyordum onu...bir süre başı göğsümde, elim iki elinin arasında ve yüzüne yakın şekilde zamanı geçirdik. verdiği nefes elime çarpıyor iananılmaz bir haz alıyordum. sonra ıslaklık hissettim elimde. anlamaya çalıştım ama göremiyordum. sonra hemen ardından tülayın telefonu çaldı. usulca baktı. arayandan olacak herhalde irkildi. telefonu çantasına attı. kendini topladı. bana bakmadı bile...yarın gelmeye çalışırım yanına dedi...çıktı gitti...elimdeki ıslaklığın göz yaşı olduğunu sesinden anladım...kendimi arafta sevaplarını bekleyen bir ate gibi hissettim o andan sonra...

    ---spoiler---

    not: 5 sene önceki en güzel duyguları tattığım ilişkiydi.
    2 ...