1-değerlendirmelerin subjektif olduğunu düşünüyorum. Öykümün yayınlanmamasından dolayı subjektif olarak algılanmak durumuna düşeceğimi de biliyorum.
2-Dergiyi okudum. Güzel öyküler var. öyküm yayınlansın yayınlanmasın, benim de her yazar gibi eleştiri hakkım olduğumu düşünerek yazıyorum... öncelikle, ilk sayıda öyküsü yayınlanan 4-5 kişinin aynı şekilde 2. dergide de yazılarının yayınlanması dikkatimi çekti.Lakin; dünya kupasını düzenleyen ülke/ülkelerin direkt kupaya katılması gibi birşey... Sanki 3- 5 kişi kendi aralarında ; 'hoca, bir öykü dergisi çıkaralım. ama bunu biz yaparsak daha az ilgi çeker. Ortama açık(mış) gibi yapalım, öyleymiş gibi sürdürelim. Bak bende şu kadar öykü var, sende de var vs vs vs...Toplu bir faaliyet olarak lanse olursa sonuçları da daha doğal(mış) gibi olur...' demişler ve aslında hiç de bahsedildiği gibi bir eleme konseptinde ve amacında olmayan bir faaliyet olmuş gibi..
3- madem, bu iş gerektiği gibi yapılıyor; seçilen öykülerin dergi başlığında yayınlandığı gibi; ayrı bir başlıkta, gelen tüm öyküleri de yayınlayın, 'bakın, hiç bok atmayın, aha da bu kadar tırt öyküden, bunları bunları seçtik ey halkım, siz de görün.alnımız ak, başımız dik' diyin ve böylece kendini yazar sanıp öyküsü yayınlanmadı diye çemkiren, bok atan kişilerin ipliğini pazara çıkarın..ya da iplik pazar ilişkisinden ziyade, ne kadar abuk sabuk şeyler okuyup içlerinden ayıklanmış bu öyküler için herkes esaslı bir teşekkür etsin size böylece.
4- maalesef, öyküsü yayınlanmayan herkese, büyük bir incelikle eleştiri yollayan experimental arkadaşımızın öyküsü hakkında, ilk entry de yazıldığı gibi bana burada verilen eleştirme hakkımı kullanarak birşeyler yazmak istiyorum. Çünkü; ilk eleştirilmesi gereken onunkidir. Çünkü; bu işe soyunmuştur, çünkü buna rağman ve/veya bu durumda bile her iki dergide de öyküsü yayınlanmıştır. Madem, o kadar kısıtlı bir yer var, madem bu işte iyi ve objektif bir niyetiniz var, neden bu yazarın iki dergide de öyküsü yayınlanır? topu olan takımı kurar mı? demek ki, o, kendi öyküsünü yayınlıyorsa, aptal değil ya bu eleştirinin geleceğini biliyor, o halde buna rağmen yayınlıyorsa demek ki; onun öyküsü değerinde başka öykü gelmemiştir ve herşeye rağmen bile bile lades deyip öyküsünü yayınlamak zorunda kalmıştır. o halde , insanların da algıda seçicilik yapıp onun öyküsünü ayrı bir gözle okuyacağını da biliyordur. Ama demek ki, öyküsüne o kadar güveniyordur ki; herşeye rağmen; spikerin, ' işte buz gibi gol...ne offsayt, ne faul, ne penaltı.' dediği gibi 'işte öykü, herşeye rağmen bütün bu risklere girilebilecek kadar da sağlam'' diye düşünmüş olmalı...kendisinin tokluğu unutan yaban öyküsüne olan eleştirim şöyledir;
-nedir bu şekerli yoğurt olayı...iyi tamam, şekerli yoğurt ile ilgili güzel metaforlar kurmuşsun. Muhtemelen bu öykü için özel olarak değil, bir yerde bir şekilde bu aklına gelmiş bunu biryerde kullanmalıyım demişsin de, bu şekerli yoğurt metaforu ve ard anlamları, bu kadar mı eğreti ve yapıştırma durur yahu bu öyküde.hani; ' ne alaka' dersiniz ama modern ve sürrealist tarzda bir bağlantı vardır yine; bence kumaş pantolan altına parmak arası terlik gibi olmuş...'fare' kelimesinin bu kadar alakasız ve yüzeysel kullanıldığı bir öykü, bu dergi işinin içindeki kişiye de yakışmamış..
adolf ve melez kemeler - liberalisticcommunist; bu öykü de buram buram 'boksör böcek' kokuyor.
bandini'nin öyküsü sınıf üstü.bu, bu dergi için iyi mi kötü mü? bilemem, ama gerçekten sınıflar üstü, o kadar üstü ki, ingiltere' de bir şatoda, konyaklarını içen birkaç aristokratın akşam yemeğinden önceki sohbetleri sırasında ezbere okunsa alkış alacak cümleler dizisi. Ben de alkışlıyorum, biramdan bir yudum alıyorum.
düşleri kemiren gerçeklikler-- çok hoşuma gitti. Ama anlatım tarzı ile hikaye biraz daha güzel sevişebilirdi.(özeleştiri:bu öyküyü ben de kelimesi kelimesine aynı şekilde yazsam, bu eleştirinin anlamını anlayamazdım.kendimin şu anda eleştirimde anlatmak istediğim şeyi,bu öyküyü yine aynı ben olarak yazsaydım anlamazdım. Yazmak, insana böyle bir körlük de verir. Çok az insan kendi yazdıklarını bir başkası okur gibi okuyabilir.
isteyen de, benim aşağıda vereceğim öykümü, aynı bu şekilde eleştirebilir, canıma minnet...yada mihnet.)
5- herşeye rağman objektif bakıyorum da, 'fare' konseptli bir dergide, bu kadar konsepte aykırı ve ''aha da benim şöyle bir öyküm vardı, modifiye edeyim de , bu konsepte girsin' denilip konuyla alakasız o kadar öykü varken, ben de bir daha davos' a gelmem...yazan kşi kaprisli de olur,emeğin özünü yazarak verir çünkü... ben değilimdir. emek , harcanmak içindir, harcandıkca kıymetlenir ve bunun sonu yoktur...
Kapris ile 'kaprisin eleştirme güdüsüne karışması' yaftasından korkup eleştiriden kaçacak biri değilim. Bu kadar eleştiri ile de bunu ispatlamışımdır herhalde.
6- uzun lafın kısası beyler ve bayanlar; gördüğüm şudur; 3-5 kişi bir dergi kararı almışlardır, sözde mevzubahis konsept altında (minareden at beni, in aşağı tut beni),amaçlarına yönelik kendi reklam ve yayınlarını yapıyorlar. herşey bir yana, ekşi ile başlayan malım yere ' söykü' yazın ; görün, entry yazan
iki kişiyi. Malum yerde, neden reklam yapılır. nedenbaşlık açılır??????
üç-beş kişi dergi yapalım deseler; güya bu görünen doğallığındaki gibi etkili olmazdı, güya?
6- bütün bu eleştirilerimi , 3. sayı çıkınca yapsam belki daha etkili olurdu ama görünen köy klavuz istemez. bari, ben böyle acı acı yazarsam, su testisi 3. seferine çıkmadan bir işe yarar.
7- işte bu da benim yayınlanmayan öyküm... okuyun, iyi, kötü eleştirin...bu dergideki birkaç öyküden kötü ama en az birkacından çok daha iyi..saygılarımla...
(#14698363)
edit: bu başlıkta , 'her türlü eleştiri ve yorumlarınızı aşağıya yazabilirsiniz' denmişken ve bu durmda zaten sözlük formatının dışına çıkmak( - bence- denilen,şahsi fikir içeren vs vs. cümleler kurmak) serbest edilmişken ve bu başlık altında da bir çok entryde de bu durum varken;
ben bu entry altında başka bir entry yi bknz yaptığımda,sözlük formatına aykırı yazmış bulunuyormuşum,böyle bir uyarı alıyorum... eyvallah...
eleştiri yapın deyip küfür hakaret ve kabalık vs vs içermediği halde eleştirimi eleştiren bir
durum beni daha da üzmüştür... bilginize..