tarihsel süreçte insan yaşamının, bir romanın tiyatroya uyarlaması gibi sahnelenmekte olan çok perdeli bir oyundan farksız olduğu ve o sahne sınırlarının yaşam sınırlarını belirlediği gerçeği.
oyuncular, ussal yeteneklerini, senaryodan uzaklaşıp sergilemekte oldukları bu oyunu bir orta oyununa dönüştürmeye ne denli yeterli görseler de bu mümkün olamıyor ve yaşamlar; o sahnenin sınırları içinde yazılı senaryoya bağlı olarak sürüp gidiyor. özenle seçilmiş sözcüklerin aynı özenle tümceler içerisine dizildiği başarılı bir kısır döngü tasviri.
kimi okurlar için, satır aralarındaki detaylara takılıp işin özünü kaybetmeye müsait bir çalışma olsa da bu tuzağa düşmeyecek belli bir okuyucu kitlesine hitap ettiği yadsınamaz bir gerçek. burada, " sanat-sanat için mi, toplum için mi? " tartışmasına girmenin elbette ki ne yeri, ne de zamanı lakin ben, bir yazarın sanat icra etme uğraşı içerisinde kendisini helak ederek asıl vermek isteği şeyi veremeyip anlaşılamamasından daima korkmuşumdur.