rahatlıktan şımarıklık doğabilir. aslında, rahatlıktan şımarıklık doğuran ve doğurmayan 2 güruhun varlığından söz edilebilir. yani vaziyeti 2'ye ayırabiliriz. her bir boku 2'ye ayırıp duran öğretmenler ve kitaplar misali. (reha erdem ve korkuyorum anne'yi psikolojik artıları sebebiyle sınıf dışı tutuyorum:))
neyse konumuza dönersek, müdavimlik sürekli aynı mekanda aynı insanlarla aynı havayı solumak (pardon sigarayı solumak)müşteriye kuşkusuz bir artı olarak yansırken işletme sahibi daha da yumuşak hatlara bürünür. bakıyorsun adam hep karşında. tüketiyor, içiyor, sıçıyor ve sonuçta para bırakıyor. hani katlanılması gereken bir durum mevcut. tabii bu rahatlığı müdavimler sık sık kullanır. ve işletmeyi sahiplenmeye kadar gidebilir durum. düşünsenize adam (diğer müşteri) 40 yılda 1 kere gelmiş ortama yabancılığı gözlerinden okunuyor. siz, geviş getiriyorsunuz. bacak bacak üstüne atıp yürüceksizniz nerdeyse. işletme personeliyle yüz göz olmaktan öte artık argo kalıplara aradaki ortak esprilere binaen gülünmekte. çığlık çığlığa ahbap çavuş ilişkisi sürdürülmekte. şimdi 40 yılda 1 gelen amcaya bir bakın bir de dönün aynaya gerek olmaksızın kendinize bakın. fark apaçık. sırıtıyor. iyi de benim konum bu rahatlığı içselleştirenlerden öte işi şımarıklığa dökenlerle. adama bak sanki işletme onun! ne len o aynı deliğe işiyorum muhabbetleri! işletmeyi sahiplenme edaları! tamam ayrıcalıksın var küçümsenmeyecek bir farklılığın. ama kardeşim orası da bir işletme. parayla dönüyor, işin stresi olabilir. patron hep aynı patron olmayabilir, ahbap çavuş ilişkisi içinde olduğun personel kovulmanın eşiğindedir falan. ne yani... olamaz mı olabilir?
neyse rahatlık eyvallahta şımarıklık sıkar, kasar zaman gelimi sıçar.
tamam müdavimsin ama vaziyetin de bir sınırı, çizgisi, hattı hudutu bilmem nesi var. mekanı sen yaratmadın yani. şerefsizim borçlarını ben ödüyorum. ödenecek çek oluyor para denkleşmiyor falan. müdavimmiş. şımarıkmış.