Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı "Dindar bir nesil yetiştireceğiz, bırakalım da tinerci mi olsunlar?" çıkışı, eğitimin, siyasetin, toplumun son olarak geldiği kartikatürdür. Bu söylem direkt olarak, geleceğin nefret suçlarının tohumu, kutuplaşmanın bayrak taşıyan neferi, maskenin ardındaki üç maymundur.
* 1995'de Başbakan "Bir insan ya müslüman ya laik olur" demişti, Arap coğrafyasında yıkılan dikdatörlüklerden sonra başbakan o coğrafyalara "Laik"lik önerisinde bulunmuştu. Bugün ise devlet ideolojisine yerleştirmek istediği önergeyi paylaşıyor. "Dindar Nesil"
---
* Stalin iktidara geldiği vakit, devlet dairelerinde kendi resminin asılması zorunlu hale gelmişti, onun adı devetin önüne geçmiş, Rusyada devrimin en büyük mimarlarından, kızıl orduyu kuran Troçki ve Stalin'e muhalefet birçok kişi sürgün edilmişti. Eğitim kurumları, halk, ordu, onun istediği şekilde biçimlenir olmuştu.
* Stalin materyalist bir nesil hedefliyordu bu doğrultuda eğitim müfredatından Mendel'in genetik alanındaki devrim yaratan görüşü ders olarak verilmiyor, makalelerde baltalanıyordu. Gerekçe ise Mendel'in bir rahip olması, bir din adamından bilimsel bir teori, kanunun çıkmasının hayal olacağı düşüncesi. -Newton, Maxwell, Michael Faraday'ın da dindar ama çığır açan bilim adamları olduğunu söyleyelim "Hangi mezhebe bağlı olup ne şekilde dini yaşadıkları ayrı bir konudur"-
*Stalin bu ütopyasına kavuştu mu? Yoksa bazı materyalistler için yüz karası olarak mı anılıyor? Bu gelecek nesilleri, eğitim müfredatıyla şekillendirme girişimi, diyalektik materyalizme ne kadar uygun? Velhasıl geçmişte Stalin'in nesil düşüncesinin günümüzdeki dindar nesil çıkışından pek farkı yok, TÜBiTAK günden güne evrimsel biyolojiden uzaklaş"tırıl-ıp yayınlarını sadece bilgisayar, robotik ve savaş teknolojisi gibi ideolojik çatışmadan uzak bilimsel gelişmelere yer veriyor. Bir çok site, yazar ve kaynak sansür faşizmine takılıyor, daha önce de dile getirdiğim gibi 400'den fazla HeYe sitesi ortalıkta cirit atarken -ki bu kişi, Arapça bilmeden mehdi olduğunu ima eder, 7 hastaneden paranoid şizofreni raporuyla evrimi çürüttüğünü öne sürer- evrimianlamak.org evrimteorisi.org gibi akademik yayın yapan siteler sansüre uğruyor.
---
*Şimdi ise, bir diğer pencereden değineceğim konuya, islam Dünyası.. islam 8. ve 13. yüzyıla kadar bilimsel gelişmeleri yakından takip etmiş, geliştirmiş, kendi coğrafyasında barındırmıştır. Bu yüzyıllar içerisinde, astronomi, matematik, tıp, mühendislik, mimari ve askeri gibi alanlarda büyük buluşlar yapılmış, bu buluşlar da islam devletlerine uygun fetih alanları, tarihin seyrini değiştirecek sıfatlar yüklemiştir.
*Fakat 12-13. yüzyıldan beri islam coğrafyasında bilimsel gelişmelere yüz çevrilmiş, deneyin ve gözlemin yerini ayet, hadis perspektifi almıştır. Bu kilit değişimdeki pay sahibi kişi hakkında hemfikir olduğum birçok ders kitabı ve entellektüel tanıyorum. Bu kişi, islam düşünürleri denince böbürlenerek anlatılan imam Gazali'nin ta kendisidir. Gazali Küfe'de yaşantsını sürdürmüş ve bir çok eser vermiştir, bu coğrayada katı kanunların getiricisi olmuş"toplumun ihtiyaçlarına uygun olduğu düşünülerek, ki kısmen hak verilir", bir çok yasaklama ve düşünsel aktivitenin önünü tıkamıştır.
*Gazaliye göre bilim Allah'a ulaştırıyorsa faydalıdır, aksini ispata yeltenen tüm bilimler yasaklanmalı, şirk koşanların ise cezalandırılmasını savunur. Ona göre matematik, miras paylaşımı ve ticarette kullanılabilir, ancak matematiği geliştiren, bulan Yunan Filozofları gibi düşünülmemelidir, onları putperest olarak nitelendirir. Gazali'nin etkisi bununla sınırlı kalmaz, bugünün kuranı putlaştırıp uzaklaşan islami nesilde, bugünün radikal islam adı altında vücut bulan saldırılarında, bugünün bilimsel gelişmelerine karşı küstah ve rahat tavır takınan ilahiyatçılarında pay sahibidir. Tek fark Gazali bir çok doğal bilimini reddederken, günümüzde devir değişmiş, ilahiyatçıların izlediği yol bulunan bir bilimsel gelişmeye din etiketi vurmak olmuştur.
*Gazali'nin fikirleri Osmanlı coğrafyasında da etkili olmuş, Felsefe dersi müfredattan kaldırılıp, medreselerde hadis, fıkıh, tefsir ve kelam dersleri üzerine durulmuştur. Bugün lisede fesefe dersine giren hoca ilk olarak felsefe dersi üzerine olan "tü kaka" ön yargısını yıkmak adına söze başlyorsa, bugün farklı düşüncelere açılıp, karşıt görüş hakkında empatiden yoksun bir halk varsa bunun da ardında Gazali'nin bıraktığı düşünsel temel vardır.
* Bilim dünyasına sırt çevirip, kutsal metinlere yöneldi yöneleli bir türlü belini doğrultamayan islam coğrayfası, şu an 30-40 yıllık dikdatörlükleri devirmekle uğraşıyor. Bunu yaparken de haçlı seferlerinin, misyonerlerin torunlarının ekmeğine yağ sürüyor.
* Bu suçlamaların karşısında Gazali'nin tam olarak ne getirdiğinden bahsetmedim. Gazali, korku dikdatörlüğünü inşaa etmiş, insanların sadece dine yönelip, sadece Allah için çalışmasın aksi halde korkunç betimlelerle tarif ettiği cehennemde yanacağı çıkarımında bulunmuştur. Düşününce kurana aykırı bir çıkarım değil, ancak Gazali' diğer düşünürlerin aksine iyi yanlardan ziyade, cezaların etkisiyle dine itaati sağlamaya çalışmıştır. Bu da radikal hukuksal yorumları, Kuran'ın putlaştırılıp el sürmeye korkulan bir tabu haline gelmesinde, gayrimüslimler üzerinde ki nefret suçlarına hazır bir model yaratmıştır.
---
iki nesil anlatmaya çalıştım, ikisi de zıt kutuplarda. Değinmek istediğim, topluma faydalı olacak neslin gelişiminde politikacıların değil, seçim hakkının direkt bireye verilmesi mantığıdır. Günümüz pedogoglarının, hukukçuların, sosyologlarının tezi de bu doğrultuda. Bu düşünce, çamurdan gökdelen yapma fikrinden pek farklı değil, veya altından semer...