yalnızlık

entry9524 galeri video40
    2607.
  1. Nasıl tanrı kavramı herkes için aynı anlamı ifade etmiyor ise, kelimeler de benim için öyleydi işte. Yoksa ayıplıyor pis tanrıtanımaz mı diyorsunuz. Ah ne kadar da eminim bundan, boynumu eğmiş gelecek saldırıları bekler bir konumda ön yargılarınıza hazırlıyorum kendimi. Oysa ben sadece sığınmıştım kelimelere, başlarda herkesten özel beni anlayan kelimelerle korunduğuma nasıl da inanmıştım. Nerden bilebilirdim benim için bunca şeyin acıdan, boynumu kemer gibi sıkan bir azaptan başka bir şeye dönüşmeyeceğini ve eninden sonra elimi “kendim” tanrıya uzatacağımı. Bu iyi mi bilmiyorum ama çok korkuyorum. Sanki biri çıkacakta onlarca sövgü yağdırıp “gerçekte kelimeleri özlediğimi” anlayacak…
    Bunu yazmamalıydım, bunu düşünmemeliydim. Ne yapmam gerek, kafam da bu kadar uğultu varken anlayamıyordum bile. Ah insanlar. Ne kadar da meraklı bunca güzel kelimeyi kirletmeye, onları anlamlarını terk etmeye zorlamaya. Kendilerine hasta, kendilerine deli diyorlarmış. Oysa ne kadar da basitleştiriyorlar kolpadan acılarıyla tüm bu “gerçeklikleri”.Belki doğru olan bu da ben anlayamıyorum, ya da “normal” olan bu da ben göremiyorum. Zaten normal kelimesini hiç anlayamadım ben. Tersten giydirilmiş bir elbise, tanrının armağanıdır bana…
    Bana ne zaman normal olacağımı sorup bu saçma sapan yargılar altında ezerken beni çokta sevdiğini söyleyen yakınlarım belki bilmiyorlardı ama ben içten içe kendimden nefret edişlerin tohumlarını atıyordum. Belki bu yıllar sürecek insan davranışları ve bozuklukları ve kendini yansıttığın ayna saçmalıklarının temelini oluşturdu bunlar. Ah o aptal insanların aptal bilimleri. Beni kibir sahibi ve insanlardan nefret eden soğuk bir insan olmakla suçladılar. Ulan, kendini sevmeyen insan başkalarına saygı duyup nasıl sevsin. Ama anlatmayan birine yardımcı olunmayacağı ortadayken bu kadar uğraşmaları komikti sadece. Normal, sevecen, dost canlısı bir insan olmamı, beni ben yapan her şeyi terk etmemi isterken aksine benim bunların hiçbirini istemediğimi anladım. Geç oldu, ama işe yaradı.
    Normal, inançlı, güçlü, sevecen bir insan oldum bir süre. Huzurla yaşadım. Masamın üzerine yığılan sorumluluklar ve her boş zamanımın düşünceye adanmaması üzerine planlanmış sosyal etkinlik zırvıntılarına baktım. Gerek yoktu, çokta iyi taklit yapıyordum. Buna korku duyarak inandım. Yoksa inandırıldım mı demeliyim…
    Çok sevdiğiniz dostlarınız vardır ya. Nefret ettiğiniz ve çıkardan başka bir şeye dayanmayın kolpadan sevgilerin dışında size “bir nedeni yok, seviyorum ya işte” diyen insanlardan bahsediyorum. Yüzünde bir tebessüm olmuş en yakın arkadaşını aklında canlandırıyor isen, bırak. Ya da yapma, ben hiçbir zaman gerçek dostluğu bulamamış olabilirim. Kıskançlığım ya da öfkemde bundandır sanırım. ilköğretim hayatım boyunca herkesin ikişerli oturduğu sıralarda tek başıma, en önde, duvar ve öğretmenin tüm soğukluğu ile geçirdim o yıllarımı. Her sabah mide krampları ile tüm o kahkahaların arasında tüm teneffüslerimi kendime attığım sabret yalanlarımla dayanmaya çalışıp akşam eve geldiğimde “hayali” en yakın arkadaşımla neler yaptığımı anlatır odama geçerdim. Bunları anlattığımda o yaşlarda bir çocuk için fazla olgun ve soğuk geldiğinin ah ne kadar da farklıyım. Bundandır tüm mesafe, bundandır tüm bu öfke ve aldatış. içimde bir yerlerde bir kuyuya hapsedilmiş vicdanım, ben, ve yeni arkadaşlarımın kandırışı bu şekilde başlamış oldu belki de.
    0 ...