thick as a brick

entry17 galeri
    9.
  1. ian anderson'un daha ilk dizesiyle usta bir alaycılık kullanarak toplumu aşağıladığı bir parçadır.çoğunlukla üst sınıflara yönelen eleştiriler, düşünme gücünü kullanmayan / düşünmek istemeyen bireyleri hedef alır. toplumun empoze etmeye çalıştığı normlar ve değerler karşısında bireyin dayanıklı olması gerektiğini çok karmaşık sözlerle anlatmaya çalışır. anderson'un hiçbir zaman arı bir kültür olarak göremediği amerikan kültürüne ince göndermelerle doludur albüm. şarkının sözlerini deşifre etmeye çalışmak hiç de kolay olmadığı gibi sembolik anlatımlar ortalama bir dinleyiciyi/okuyucuyu çok yanlış yorumlara götürebilir dizelerde ortak bir tema bulunsa da, 45 dakika boyunca bölümler arasındaki bağlantı asıl olarak müzikle sağlanmaktadır. jazz, folk, rock ve hatta klasik müzik öğelerinin bir çeşit sentezidir albümün melodik yapısı.

    hiç aldırmam bu şiirde
    canınız sıkılırsa eğer.
    benim sözlerim fısıltı,
    sizin sağırlığınız bir çığlık.
    hissetmemenizi sağlayabilirim ama düşünmenize karışamam.
    spermleriniz lağımda, aşkınız bulaşık sularınıza karışıyor.
    bunun içindir ki dağ tepe aşıyor,
    tüm hayvanca numaraları yapıyorsunuz ama
    akıl küpü insanlarınız bir türlü olamıyorlar
    kalın bir tuğla kadar.
    ve kumdan yapılmış kalelerdeki erdemleriniz
    gelgitlerin yıkıcılığında,
    ahlâk savaşlarında yok olup gidiyor.
    son dalga yeni yolu ortaya çıkardığında
    dönek geri çekilmeleriniz oyunun sonunu muştuluyor.
    ama yeni ayakkabılarınız ökçelerinden eskiyor,
    güneş yanığı deriniz hemen soyuluyor ve
    akıl küpü insanlarınız, bir türlü olamıyorlar
    kalın bir tuğla kadar.

    ve duyduğum aşk çok uzaklarda:
    ben bugün gördüğüm kötü düşüm- ve
    sen kafanı sallıyor
    çok ayıp! diyorsun.

    beni gençliğimin günlerine, yıllarına döndür.
    ipi çek, kara perdeleri kapat
    gerçeği olduğu gibi sakla.
    beni çağlar ötesine döndür:
    bırak şarkılarımızı söylesinler.

    bak! bir çocuk doğar ve biz
    onun savaşa hazır olduğunu bildiririz.
    omuzlarında sivilceler vardır,
    geceleri altına kaçırır.
    biz onu adam ederiz.
    ticarete bulaştırıp, vurgunculuğu ve
    yağmurda nasıl şarkı söyleyebileceğini öğretiriz.

    güneş denizden dönen piyadeleri kışkırtırken
    şairin ve ressamın suya gölgeleri vurmaktadır.
    eylemci ve düşünür, kararan hava
    paragözlerin yeminlerini ısıtırken başkasına yer yoktur.
    evin ateşi yanar:
    çaydanlık neredeyse kaynamak üzere
    ama evin efendisi uzaklardadır.
    atlar ayaklarını yere vururlar
    ılık solukları bıçak gibi kesen ayaz günün sabahında
    bulut halinde yükselirken.
    ve asker kılıcını kınına sokarken
    şair kalemini kaldırır.

    ve ailenin en genci
    kendinden emin adımlarla yürür.
    geciken gelgitin yerle bir etmesini
    göze alacak kaleler yapar.

    koyunlar, dağdan gelen suyun denize kavuştuğu
    nehrin kenarındaki otlakta huzur içinde otlarlar.
    kalelerin yapımcısı asırlık niyeti yeniler ve
    teklifi kendi için bir gereksinim olan
    süt sağan kızı düşünür.
    ev ahalisinin tüm gençleri askere alınmışlardır
    ve bir yıldan önce dönmeleri beklenmemektedir.

    evin masum geçnç efendisi
    düşünceler hızla değişir görüntüsünü
    taşıdığı adamı değiştirme planını hazırlar
    ve asker kılıcını kaldırırken
    şair kalemini kınına koyar.

    ve evin en yaşlısı azametle harekete geçer.
    denizden gelerek, evden uzaklaşmasına
    yol açan oğluna meydan okur.

    yaşlı adam evden uzaklaştığı zaman
    siz olsaydınız ne yapardınız?
    özünüz şarkı söylerken
    yaşlı adamın yerinde olmak ister miydiniz?
    ya da onun kişiliğini yok mu ederdiniz?
    size bu iş için yürek veren kimse yoksa
    girdaplar sizi yanlış yola sürükler.

    daha sonra

    kokuşmuş değerlerinizi tamir için
    yüksek bir sınıftan aranıza geldim.
    babam herkesin boyun eğdiği otoriter bir admdı.
    suçlular, hepiniz ortaya çıkın!
    yirmi yıl gibi ibir gecikmeyle yaşlı adamı nasıl
    hizaya getirdimse, sizi de düzelteceğim
    suyunuz ve ekmeğiniz bayatlıyor.
    saçlarınız kısacık ve düzenli.
    sizi yargılayacağım ve
    beni kimsenin yargılamadığına inandıracağım.

    herkese neşeyle gülümserken
    ayak parmaklarını kıvırıyor
    bakışlarınla milleti kesiyorsun
    hareketlerinin yerini bulmadığını bilmiyorsun.
    ve bize neyin olmaması gerektiğini söylerken
    acımasızca gülüyorsun.
    ama nereye koşmamız gerektiğini nasıl göreceğiz?
    ellerinde yüzüklerin, tüylü süslerin
    ve gümüş tokalı papuçlarınla
    mahkemede seni sürüne sürüne yürürken görüyorum.
    ciddi davalarda dalga geçecek kuralları
    eğip bakmana izin veren
    o tapınılası komik kitabı izliyorsun.

    eeee!
    haydi, çocukluk dönemi kahramanları!
    çizgi romanların sayfalarından
    kalkıp gelmeyecek misiniz?
    ya sihirli değnekleriniz?
    bize yol göstermeyecek misiniz?
    haydi! istek ve niyetlerinizi bildirin.
    mahalli idarelere katılın.
    başkanınız süperman olacak!
    robin sizi kurtaracak.

    hep bir numaraya oynarsın.
    her zaman da kazanırsın.
    öbür çocukların tümü vazgeçtiler.

    sonunda ne kadar büyük olduğunu
    kendi kendine sorarsın
    ve büyük arabaların
    daha akıllı dünyasında yerini alırsın.
    kimden ne isteyebilirim diye meraklanıp durursun.

    peki! geçen cumartesi ona ihtiyacın varken
    biggies hangi cehennemdeydi?
    seni her zaman destekleyen sporcular neredeler?
    hepsi cornwall'da dinlemiyorlar-
    erkek izciler el kitabınını paper-back
    basımınd çıkacak anılarını yazarak.

    daha sonra
    bakın! bakın bir adam doğar- ve biz
    onun barış hazır olduğunu bildiririz.
    hastalığının farkına varması ile
    omuzlarından kalkan bir yük vardır.
    içindeki çocuğu çekip alırız,
    sınava çeker
    nasıl akıllı bir adam olacağını,
    öbürlerini nasıl aldatacağını öğretiriz.

    tirnak içinde
    istisna değil,
    tam tersine ortalama insan yapılıyoruz.
    tanrı karşı konulmaz bir sorumluluk.
    yeni doğan bebekler koğuşunu gezip
    218 bebek gördük naylonlar içinde
    kediler iyileşme yolundaydılar. iyileşme!

    daha sonra
    sabah güzelliğinin berrak beyaz halkalarında
    dağların efendisiyle birlikte yerimi aldım.
    (küçük düzenli sıralarda) çadır bezlerinin kenarlarıyla
    oynaşan sarı-gözlü askerler renksizleşmiş duruyorlardı.
    kantinde sıralarını beklerken
    oraları buraları ağrıdığında dikkatsizce hazırola geçmişlerdi.
    -''ninen nasıl yaşlı kurt? ernie nasıl? tahvil işinde 10 teklik kazandı.''
    diye konuşarak.

    (eski kabile ilahilerinde yazılmış)
    efsaneler martının çığlığında korunuyor.
    ve yaptıkları tüm vaatler kötünün düşüşünde öğütülüyor.
    şair ve akıllı adam silahın gerisinde duruyor,
    gündoğuşunun gelişiini haber veriyorlar.
    güneşi yakıyorlar.

    güne inanıyor musun? güne?
    inanıyor musun?
    kralların gündoğumu yaratıları başladı.
    tatlı venüs (yalnız kadın) günün en ölümsüzünü getiriyor.
    güne inanıyor musun?
    silikleşen kahraman geceye döndü ve
    güne gebe akıllı adam şairin görüşünü onayladı.

    güne inanıyor musun? güne?
    inanıyor musun?

    dur sana yaşamının masallarını anlatayım.
    bıçağın kesiş ve saplamalarının
    bitmek tükenmek bilmez zulmünü
    akıl, ölme ve öldürme arzusunu damla damla öğretirken.
    dur sana son otobüs de giderken
    sokakta boydan boya yatan
    kayıp adamın şarkısını söyleyeyim.
    kaldırımlar bomboş, su yolları kıpkırmızı akıyor,
    aptal gökteki tanrısının şerefine içerken.

    öyleyse, siz kaleler kuran genç adamlar
    biraraya gelin, yılın hangi zamanı olduğunu söyleyin
    ve sesleriniz cehennem korosuna katılsın.
    korkunuzun kesin doğasını belirleyin.
    dedelerin günahları; aptalların kanı
    ve akıllıların düşünceleri
    ve yatağın altındaki kafatası ile beslenirken
    ölüyü kaldırmak için dur sana yardım edeyim.

    öyleyse, siz kaleler kuran genç adamlar
    biraraya gelin, yılın hangi zamanı olduğunu söyleyin
    ve sesleriniz cehennem korosuna katılsın.
    görüyor musunuz?
    yaz şimşekleri ışıklarını üzerine saçıyorlar ve yargı günü yaklaşıyor.
    zırhlı elbiseyle duran aptal mı?
    yoksa kendini temize çıkaran akıllı mı olacaksın?
    görüyor musunuz?
    haydi, çocukluk dönemi kahramanları
    çizgi romanların sayfalarından kalkıp gelmeyecek misiniz?
    ya sihirli değnekleriniz?
    bize yol göstermeyecek misiniz? haydi.
    istek ve dileklerinizi bildirin tamam mı?
    mahalli idarelere katılın.
    başkanımız süperman olacak.
    robin bizi kurtarack.
    peki, geçen cumartesi ihtiyacın varken
    biggies hangi cehennemdeydi?
    ya seni her zaman destekleyen sporcular neredeler?
    hepsi cornwall'da dinleniyorlar.
    erkek izciler el kitabının
    paper-back basımında çıkacak anılarını yazarak

    ve tabii
    bunun içindir ki dağ tepe aşıyor
    tüm hayvanca numaraları yapıyorsunuz
    ama akıl küpü insanlarınız
    bir türlü olamıyorlar
    kalın bir tuğla kadar
    0 ...