çalışan bir anne ve babaya sahip olan çocuktan daha vahim durumda değildir. daha doğrusu daha şanssızdır.
annem ve babam sabah 8-akşam 5 mesaideydi. ben ise 5-6 yaşlarında evde yalnız kalıyordum. okumayı da kendi başıma öğrendim. yazmayı da. evi de yakıyordum neredeyse, kibrit kokusunu çok sevdiğim için. telefon rehberindeki numaralardan rastgele seçip arayıp, karşı taraf "alo" deyince suratına kapatıyordum telefonu. dişim sallanmaya başlayınca çıkarıyordum, ağzıma bir peçete koyup annemin sağlık ocağına gidiyordum. belediye otobüslerine binip babamın okuluna gidiyordum. orada bisikletim vardı. uçuyordum yokuş aşağı ellerimi bırakıp. kafaüstü düşüyordum ama kalkıyordum. zamanında okulun ana su vanası olarak yapılmış ama kullanılmayan bir su vanası vardı o zamanki boyum kadar çapı vardı. direksiyon gibi oynuyordum onunla. bahçedeki taşları suyla ıslatıp renklerinin canlanmasını izlemekten zevk alırdım falan. neler yapmadım ki?