"sizden birinizin (yemek) kabına sinek düşecek olursa, onu iyice batırın. zira onun bir kanadında hastalık, diğerinde şifa vardır. o, içerisinde hastalık olan kanadıyla korunur." (ebû dâvud, et'ime 49, buhârî, tıbb 58, bed'ü'l-halk 14; ibnu mâce, tıb 31, nesâî, fera' 11)
--spoiler--
Bu konuyu tetkik eden makaleyi yayınlayan Dr. Samahı, mikrobiyologların sineğin midesinin içinde parazit olarak yaşayan uzun hücrelerinin bulunduğunu keşfettiklerini bildiriyor. Bu mantarsı hücreler, kendi üreme döngülerinin bir bölümü olarak, sineğin solunum kanallarına doğru çıkıntı yaparlar. Sinek, sıvının içine tamamen batırılırsa, osmotik basınçta meydana gelen değişiklik hücrelerin çatlamasına yol açmaktadır. Bu hücrelerin muhtevası ise, sineğin vücudunda taşıdığı patojenlere karşı olan bir antidottur; yâni zehire karşı panzehirdir. Yemeğe bulaşan sinekten çıkan zararlı mikropları, sinek batırılınca çatlayarak ortaya çıkan antidot tesirsiz hâle getirmektedir.
--spoiler--
günümüz bolluğunda çorbayı dökmek daha öncelikli gelebilir, eskiden nimetin kıymeti daha çok bilinirdi bu da gerçek.
Bunu eksileyen arkadaşların zoruna gitmesin, bunu öğrenip müslüman olan japon bilim adamından bahsetmedim bile. bunlar bir takım işaretlerdir isteyen görür isteyen başka yerlerden başka şeyler görür; inanç gördüğüm, laboratuvarda gözlemlediğim şey ile sınırlıdır diyen kişiler için bir örnektir ama inancın özü bu değildir. inanç saf ve yalın bir şekilde teslimiyettir, görebilene her şey birer ayettir. anlamsızlığa garkolup her şeyin özüne madde koyan insanın görebileceği hiçbir gerçek olamaz çünkü varlığında yer alan inanç alanının yerine sadece maddeye inancı yerleştirmiştir.
