--spoiler--
Bektaşi'nin ziyaretine hatırlı bir konuğu gelecekmiş. Bektaşi konuğunu
nasıl ağırlasın. Elde yok, avuçta yok.. Mahçup olmak da istemiyor..
Komşusu Mişon'un bir keçi sürüsü var. Bektaşi keçilerden birini kimseye
çaktırmadan alıp kesiyor, misafirini bir güzel ağırlıyor. Ama olayı
kimsenin görmediğini zannederken aldanıyor. Çünkü bir ağacın arkasına
gizlenen Mişon her şeyi görüyor, ancak durumdan ümitsizdir:
-"Kadıya gitsem, diyor. Kadı Müslüman, Bektaşi i Müslüman(?) ben ise garip
Musevi, bu davayı kazanamam. Hadi kazandım diyelim, Bektaşi'nin nesi
var ki, ondan alıp da bana vere. Biz artık Allah;ın huzurunda
hesaplaşırız.."
Yıllar böylece geçiyor. Mişon kendisi gibi ahrete göçmüş olan Bektaşi
dedesinden, Allah'ın huzurunda davacı oluyor. Mahkeme kuruluyor.
Tanrı soruyor: -"Sen Yahudi kulumun keçisini çalıp kesmişsin" diyor,
ne diyorsun bu konuda? Bektaşi:
-"Hâşâ kesmedim" diyor. Mişon atılıyor.-"Ya rabbim. Ben kendi
gözlerimle gördüm" diyor.
-"Allahım" diyor Bektaşi.. "Bir mahkemede bir adam hem şahit, hem
davacı olamaz."
-"Haklısın ama" diyor, Allah, Mişon doğru söylüyor.Çünkü Ben de
gördüm, keçiyi kestiğini.. Ben her şeyi görür ve bilirim.
-"Allahım" diyor Bektaşi. "Aynı mahkemede, hem şahit, hem hâkim olunamaz.."
-"Hukuk olarak sen gene de sen haklısın" diyor Allah.. "O zaman keçiyi
getirsinler ona soralım.."
-"Aman güzel Allahım diyor Bektaşi.. "Keçi burada mı? işin kolayı var,
verin Mişona keçisini, bu dava da kapansın
--spoiler--