kaybeden ama eğlenen bir ailenin öyküsü..
bir tarafta kazanan gibi görünen ama loserın önde gideni olan bir baba,diğer bir tarafta intihar etmeyi denemiş bir dayı,başka bir tarafta hedefine ulaşana kadar sessizlik andı içmiş, dokuz aydır konuşmayan, nietzsche hayranı bir ergen ve eroinman bir dede.
hikaye şöyle başlıyor;hırslı, küçük, sevimli bir çocuk güzellik yarışmasına katılmaya karar verir ve olaylar gelişir.
yolda başlarına ne gelirse gelsin umursamazlar,öylesine hedefe odaklanmışlardır ki eroinman dedenin ölümü bile bu aileyi etkilemez ve yollarına devam ederler.
ve sonunda küçük kızımız dedesinin öğrettiği danslarla yarışır ve bırakın birinci olmayı karakolluk olup bir daha güzellik yarışmasına katılması yasaklanır.
son on dakikası resmen beni kahkahalarla güldürmeye yetti.
son olarak aklımda bıraktığı en etkili cümle;intihar etmeyi deneyen frank dayının dwayn!e söylediği proust'tan bir söz:
"bize acı veren anlar en değerli anlarımızdır,bize en çok şeyi öğreten onlardır."
güzel filmdi depresyondaysanız izleyin,izlettirin.