karamsar kelimeler

entry104 galeri
    15.
  1. 14 şubat geldi birden aklına. sevgililerin günü, sevginin günü. pisliğe lanet okunan gün. herkes pembe gözlüklerini takmışken içindeki nefreti bok kokusunun eşliğinde afyon mermerine kustuğu gün. sonra takvimden doğum gününü buldu. aylar öncesinden bir çarpı işareti koymuştu o günün üzerine. doğum günleri özel olmalıydı. evet boktan bir otel odasında, bir bebeğin babasının elini tuttuğu gibi, yalnızlık elinden sıkıca tutmuştu ama intihar etmeyi başaramadığı günlerden birisi olmuştu sadece.

    madem ölemiyordu, tek seçenek yaşamak gibi gözüküyordu. gördüğü ilk ışık kırıntısının peşinden koşturmaya başladı. bir işe girmeli, mesai saatlerinde çalışmalı, sabahları alarmla uyanmalıydı. maaşının azlığından yakınan, iş arkadaşlarından daha iyi olduğunu düşünüp hakkettiği parayı kazanamadığını düşünenen birisi olmalıydı. hatta evlenmeliydi, belki bir de minicik bir kız çocuğu...ismi elifnaz olmalıydı..

    ama olmadı..kurguladığı dünya ne kadar acıtıyorsa gerçekler de o kadar acıtıyordu. işe almadılar onu. halbuki ne kadar da iyi geçmişti iş mülakatı. rakipleri ondan daha iyiydi demek ki. daha iyi referansları vardı belli ki. sonuca giden her yol mübahtı, öyle veya böyle gerçek hayata dair ilk denemesi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. kız arkadaşı geldi o gün, sevişmek iyi gelir miydi acaba? saatlerce süren birliktelikte sadece 3sn sevişmesi gerektiğini düşündü. kalan dakikalarda hep başka yerlerdeydi. konuşmuyordu. o konuşmadıkça kız konuşuyordu. onca suskunluğun finalinde tek cümle çıktı dudaklarından "seni sevebilecek birisini bulmalısın" dedi. sonunu düşünen kahraman olamamıyordu evet ama genelde sonunu düşünmeyen de olamıyordu. bir insani ilişkinin son günü bu cümleyle bitmişti.

    akşam eve döndüğünde posta kutusunda kendi adına gelmiş zarfı gördü. daha ne kadar acıyabilirdi ki canı? zarfın içinden çıkan kağıtta, "üniversitemizle olan ilişiğiniz kesilmiştir" gibisinden birkaç cümleyi seçebildi. pek de acımamıştı canı. öldürmeyen güçlendirir miydi gerçekten? acı eşiği mi artmıştı yoksa hissizleşmiş miydi? dünyada bu kadar çok soru oldukça cevapları aramanın nafile olduğunu düşündü. işaret parmağını dudaklarına dokundurdu. rüzgar kuzeyden esiyordu..bir dahaki rüzgara kadar kaderin adını poyraz koydu o an.

    kanına alkol, beynine efkar enjekte etmeliydi birileri. yaş ortalaması 40 olan bitik bir meyhaneye gitti. tarlabaşı taraflarında dünya coğrafyasından her çeşit insanın takıldığı, tarihi eser durumunda olduğu için yıkılması kanunen engellenen yitik bir meyhane. zamana eşlik eden tütün ve alkol, zamanın da başını döndürmüş olacak ki dakikalar olduğundan hızlı geçiyordu orada. hala orhan gencebay çalınan mekanlar da vardı istanbul'da ve yan masada oturan zenci esrar satıcısının ağzından baba'nın mısralarını duymak garip gelmiyordu orada. ansızın ön taraflardan bir gürültü geldi. çeliğin parıltısı havada resmi geçit yaptı. usta bir göz bile yerdeki kan damlalarını şarap damlalarından ayırt edemezdi sanırım.

    o gece bir kişi öldü orada. sanki yeryüzünde böyle bir mekan hiç olmamış gibi, gazetelerin ikinci sayfalarında minik puntolarla bile yayınlanmadı olay. belki de o gece hiç yaşanmamıştı...
    5 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük