Otostop çekerken Beytepe'de soğuk bir pazar günü kim duracak allah aşkına diye düşünüyor öğrenci dediğin. Sonra önüne bir Audi yanaşıyor, içinde spor kıyafetli, karizmatik bir adam. Öğrenci olup olmadığınızı, kampüse neden geldiğinizi soruyor. Kütüphanede ders çalışmaya geldiğimizi öğrenince hafifçe gülümsüyor. "Siz hoca mısınız?" diye sordum. "Evet. Çocuk Hematolojisi bölümünde." dedi. Allah allah. Bir tıpçının sömestr tatilinde, hem de pazar günü, Beytepe'de ne işi var? inerken elinizi sıkmak için uzanıyor ve diyor ki: "Ben Murat Tuncer. Rektörünüzüm." Taş gibi kalıyorsun tabi, insansın neticede. O anda sadece şaşkın gözlerle elini uzatıp "Tanıştığıma memnun oldum." diyebiliyorsun. Böylece düzenlemeleriyle gönlümüze taht kuran Rektörümüzle de tanışmış oldum. Adam resmen pazar pazar, tebdil-i kıyafet gelmiş kampüse. Hakkaten yüzyüze konuşunca anlıyor insan yönetici dediğinin nasıl bir şey olduğunu. Adamda lider karizması var. Kütüphaneden bahsettik yolda, bana "Kütüphanemiz iki yıl içinde Türkiye'nin en iyi kütüphanelerinden olacak." deyince hiiiiiç sorgulamadan inandım. Tabi bunda şu ana kadar getirdiği düzenlemelerin yarattığı güven duygusunun da payı var.