sıkça yapılandır. elbet tarih tarihçilerin işidir de sinema da sinemacıların işidir. hele tarih gibi uçsuz bucaksız derya olma durumunda edebiyata göz kırpan bir dal söz konusu ise burdaki mutlaklık pekala tartışmaya açılabilir.
bir yönetmenin araştırma olgusunu benimsemesi gerektiği doğrudur fakat yönetmenin veya senaristin bir tarihçi gibi konuları ele alamayacağı da muhakkaktır. üstelik sinema bağımsız bir sanat dalı olarak böyle bir zorunluluk içermez.
üstelik her ayrıntıya takılmak belki de bazı toprakların yıllar yılı o sinema deneyimlerine, tarzlarına kapalı olmasına neden olacaktır. kendince bir korku dili yaratılıp bıkkınlık derecesine varmış eleştirilerden muzdarip işin içine girilmeyecektir. türkler korku filmi yapamaz, yooo aslında polisiye kültürümüzde yok. haa unutmadan bir de tarihi konuları ele alamıyoruz. hatta atatürk'le ilgili film de yapamıyoruz.(en son mustafa'da can dündar'ın başına gelenleri biliyoruz herhal)
şimdi bu şartlarda biz diyoruz ki kendi kendimize x çekilmiyor y zaten çekilmiyor. ulennn çekilmez tabii. aşmak lazım bunları. yapanları korkutmamak lazım. sağduyuyla korkuları bir kenara bırakmak lazım. belki o zaman yaşadığımız yüzyılın hakkını vererek her tarz filmi olgunlukla izleyebiliriz.
aha prof diyor ki şu tümceyi fatih film de çok erken kullanmış. uleennn işe bak kullanmasa iyiymiş.
bu yorumlarımdan filmi çok beğendiğimi çıkaranlar olabilir. yanlış bir çıkarım olur bu. derdim farklı.
film sonrası gereksiz merak editi: bir macarlar vardı ne oldu onlara? (tarihçilere göre macarlar yola çıkmadı, yok izleyiciye göre çıktılar osmanlı ordusunun ihtişamlılığından ürkerek onları karşılarına almak istemediler, geri döndüler)
bitmez bu çile.